11 Ağustos 2013
Selçuk Yula: Posterler Ölüyor
Evin duvarlarının saten boya nedir bilmediği, duvar kağıdının salonlarda pek moda olduğu yıllardı. Posterleriniz odada asılıydı ağabey. Gece yatarken kaç çocuk "Selçuk olacağım büyüyünce," diyerek uykuyu dalmıştır kim bilir? Sabah kalktığında ise o hain seloteypler tutmazdı da duvarı, boydan bel verirdiniz pencerenin tam karşısında. Çerçevelere sığmazdınız oda duvarlarında. Kahve, lokanta duvarlarında, esnafın makam masasının arkasında asılı olduğunuz yıllar. İnce sarı yaldızlı çerçeveler vardı, hatırlarsın. Aile büyüklerinin bayram günü çekilmiş bir karesinin yanında siz. Sevilen, tapılan futbolcular... Esnafın hangi takımı tuttuğunu para pul gözetmeden, aman müşteri kaçar demeden duvarından kaygısızca beyan ettiği yıllar. Bugün sen gidince Selçuk Ağabey anladım ki sadece sen ölmemişsin, duvardaki posterlerimiz, çocukluğumuz da ölmüş. Sen ilk değilsin, evet son da değilsin... Ama eksilmişiz işte... Çocuktuk, çok büyüktünüz, topa sizin kadar sert vuramaz, sizin kadar hızlı koşamazdık. Bir de fuleli çalımlar var ki onu yapabileni zaten semt kulübünün ağabeyleri ufak yaşta kapardı. Kaçı futbolcu olabildi, kaçı büyüdü de mühendis, avukat oldu bilinmez, ama inan her mahallenin bir Selçuk'u vardı. Bugün gibi değildi o günler. Siz futbolcular ilahtınız, size ulaşmak ne mümkün. Öyle imza günleri, yeni kramponun tanıtımı, tesislerde hatıra fotoğrafı çektirme... Formamız yoktu, seni sevenler işte en fazla posterini asar, çok çok seven çocuğuna adını koyardı. Tamam gol atmak güzel de bu hayatta, bir çocuğun adının sebebi olabilmek de nasıl bir duygudur, siz bilirdiniz. Can, Alpaslan, Cemil, Selçuk, Rıdvan, Aykut... Sırtında Selçuk yazılı forması olan olmamıştır ama inan çok sevmişlerdir seni. Tuttuğun takımın en yaşlı futbolcusundan daha büyüksen artık yaşlanıyorsun zamanlarına çok var daha. 30'ların başında bırakıyordunuz 80'lerde. Herkes orta yaşında emekli hissediyordu sayenizde. Gençlik yıllarının hızlı akan kanı işte. onra hazin zaman. Tribün kovalarken, siz çamurlu sahada koşarken, kaşar ekmek ayran, kapıda sabahlanan maçlar, İnönü'nün kapalısı, Ali Sami Yen'in açık tribünü, Şükrü Saracoğlu'nun maraton tribünü; yarı yarıya tribünler, salkım saçak derbiler... Bir taraftan iki rengi çok ama çok ve hesapsızca ve acıtsa da ve üzse de severken; diğer taraftan başka sevmeler, üzülmeler, kaygılar, hayal kırıklıkları... Ama o yaşta daha sık değil yitip gitmeler... Oyun bugün daha zor, zeminler hep çim -hoş bizim memlekette hiç çözemedik ya bu çim işinifutbolcular daha çok koşuyorlar, yalan yok yine var güzel adamlar ama ya kadife ayaklar ya o ince çalımlar, sıyrılmalar, belden su almalar, köşeye bırakmalar, çamura saplanan toplar. Çok daha mı yetenekliydiniz Selçuk Ağabey ya da biz mi çok çocuktuk?.. Sonra büyüdük ya biz; siz de bıraktınız. Ya da siz bıraktığınızda biz mi büyümüştük? Oyun seveni çok ama gel gör ki böyle bir oyun. Sadakati yok. Aynı renklerde başka isimlere sevdalanıyor insan. Hayatta da öyle değil mi ki? Az sevdik, biraz sevdik, bazen çok sevdik... Biraz sosyalist miydin ya da biraz bu toprakların George Best'i mi?.. Şimdi soru mu bu? Ben bilirim ki çok, çok iyi bir Fenerbahçeliydin. Çocuklar hangi renklere sevdalanırsa sevdalansın, büyüdüklerinde yeni yetmelik zamanlarının poster adamlarını gördüklerinde kalpleri küt küt atar. Biz de senin saçlarını savura savura stoperleri geçtiğin zamanın çocuğuyuz işte. Heyecanlandık... Futbol da konuştuk seninle, oldu ki anlaşamadık da... Zaten bu oyunun analizi dediğin tek santrfor mu, çift santrfor değil mi? Çok değil, geçen ilkbahardı. Keyfin yoktu o gün, boynunda ağrı yüzünden bir boyunluk vardı o gün stüdyoya geldiğinde. Program bitti, eğilemedin çözülen ayakkabına, ben eğilirken "Olur mu ya?" dedin... "Olur Ağabey," dedim: "Sen Selçuk Yula'sın..." Şimdi sana sıcak mı sıcak bir İstanbul gününde hoşçakal demeye geldiğimiz avluda önce Süper Kupa finalini konuştuk. Hani bu akşam Kayseri'deki finali... Sen de olacaktın burada. Sonra haftaya lig başlayacaktı. Sonra yine derbiler, sonra yine Kadıköy'de maçlar... Büyük bir kalabalık gelmişti seni uğurlamaya... Sen 'Bay Gol' dün, yeni golcü Emenike transferini konuştuk Fenerbahçeli dostlarla. Sen az ötedeydin. Ben itiraz ettim, "Bu kadroya önce yerli forvet lazım," dedim. Emenike 13 milyonmuş. Söyle Selçuk Kaptan bugün sen kaç milyon avro ederdin? (Sabah Pazar)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder