1994 |
Mehmet Özdilek'in Beşiktaş'a veda ettiği ve kramponlarına
rafa kaldırdığı akşamın üzerinden 11 yıl geçmiş. Fatih Terim yönetimindeki
Milan'ın jübilesi için İnönü Stadı'na geldiği sahalardaki bilinen adıyla Şifo
Mehmet... Helikopterle geldiği jübilesini Kadıköy'de Şükrü Saracoğlu'nda yapan
Fatih Terim'in vedası için ise bir 15 yıl daha geriye gitmek lazım. Ne
gariptir, Vefa diye köklü koskoca bir semti olan ülkenin stadyumlarında artık
kimseye jübile yapılmıyor. Kimse artık duvarlarına posterlerine astığı büyük
futbolcuları son bir kez avuçları patlarcasına alkışlayamıyor. Hakan Şükür,
Bülent Korkmaz, Hagi ile UEFA Kupası'nı alan Galatasaray yıllar sonra yeni
stadında efsanelerini kuru bir plaketle anıyor. Fakat jübile genç kuşakların
anlamını bildiği sahada ise göremediği...
Madrid'de Atletico Madrid'in stadı Vicente Calderon'a
gitmek isterseniz metrodan Pyramides istasyonunda iner ve Melankolikler
Yolu'ndan yürüyerek bu futbol mabedine ulaşırsınız. Bizler Vefa'lı (!) onlar
pek “Melankolik”...
Raul Gonzalez Blanco, 1988'de 11 yaşında alt yapısında
futbola başladığı Atletico Madrid'in stadı Vicente Calderon’a hiç o formayla
çıkamadı. Tüm ailesi Atletico Madridli çocuk iki yıl sonra kulüp başkanı alt
yapı giderleri çok fazla bahanesiyle takımı dağıtınca o yaşta bir yılda 65 gol
atan yeteneği şehrin bir başka efsane kulübü kaptı: Real Madrid.
1996-Madrid Üniversitesi |
Sene 1994'tü. Madrid'in derbiye uyandığı bir Kasım
sabahı. "Akşam 11'desin" dedi hocası. Akşamı zor etti. Atletico
Madrid'in alt yapısını dağıtan başkan Jesus Gil de takımıyla birlikte Santiago
Bernabeu'ya gelmişti. Bir penaltı yaptırdı, Zamorano'ya bir asist yaptı, bir de
kariyerinin ilk golünü attı. Babasını, amcasını ve ona forma değiştiren
Atletico Madrid başkanını çok üzdü. Bu insanların hiçbiri 16 yıl daha
üzüleceğinin farkında değildi.
Bir takımın kaptanı, büyük golcüsü olabilirsiniz. Kupalar
kazandırabilir, tribünleri ayağa kaldırabilirsiniz ama mesele “bayrak adam”
olmayı başarmaksa bunun için kariyerinizin ilk sayfasında tek bir kelime
yazmalı: Sadakat... Raul, Real Madrid ona sadık kaldığı son güne kadar sadık
kaldı. Avrupa'nın en çok gol atan adamı bir gün olsun hava değişimini
düşünmedi. Dünyanın en usta golcülerinin formasını giymeyi hayal ettiği Real
Madrid'de tek bir kırmızı kart görmeden, rakip stoperlerin tekmelerine kafa
uzatarak, çokçalarının yanında çelimsiz kalan vücudunu Allah vergisi son
vuruşlarıyla birleştirdi ve o koskoca kulüp bir zaman sonra 'Raul Madrid' oldu.
Onun oynadığı yıllarda dört jenerasyon geçti Madrid'den. Yakın arkadaşları
Hierro ve Morientes'i takımdan gönderen Başkan Florentino Perez, Zidane, Figo,
Beckham ve Ronaldo'yu getirdiğinde bile kulüpteki kural değişmedi: "En
yüksek ücreti Raul alır. Sonrasına bakarız." Gollerinin son pasını veren
Guti ile kader birliği yaptı... Gün gelecek "Özel biri" Jose Mourinho
takımın başına gelecek ve ikilinin yollarını Real Madrid ile ayıracaktı...
Santiago Bernabeu'ya bir gün dönecekti. Öyle ya da böyle.
Lakin o gün orada onu Real Madrid'den ayıran Jose Mourinho olmamalıydı. 80 bin
Real Madrid taraftarı "Teşekkür Raul" diyebilmek için Perşembe akşamı
Santiago Bernabeu'ya koştu. İspanya Kralı, ona kupaları kaldırdığı şehirdeki
Real Madrid'in kutlama alanı Cibeles Çeşmesi'nin değerli bir maketini vermek
için şeref tribünündeydi.. Yine attı golünü ve yine mutluluğun en güzel
karesini verdi. Tribünlerden "Sonsuza kadar büyük kaptansın"
tezahüratını duyunca ağladı da o gece...
İspanyollar bir futbol efsanesine olması gibi gerektiği
veda ettiler. Madrid'de bir yol var: Melankolikler Yolu. Biz de de bir semt:
Vefa... Rivayet odur ki bir zamanlar zarfın üzerine "Pele/ Brezilya"
yazdığınızda o mektup efsane futbolcuya ulaşırmış. Okur muydu okumaz mıydı?
Bilinmez. Şimdi e-posta devri ama eskisi gibi denemek isteyen varsa lüften
zarfın üzerine "Raul /Madrid" yazsın. O mektup sahibini bulur, kim
bilir bu vefalı güzel adam size cevap bile yazar...
Evlendiği 1999 yılına kadar attığı gollerin sevincini
nasıl yaşadığını kimse hatırlamıyordur ama o günden sonra her golde alyansını
öpen Raul'u kimse unutmadı. Örnek profesyonel, büyük futbolcu, büyük kaptan,
bayrak adam, elektrikçi Pedro Gonzalez'in oğlu Raul, ilk çocuğu doğduğunda
adını Jorge koydu. Onu A takıma çıkartan efsane futbolcu, o günlerin Real
Madrid teknik direktörü Jorge Valdano'ya olan vefasını gösterdi. Onun gibi bir
zamanlar Atletico Madrid forması giymiş Meksikalı golcü Hugo Sanchez de iki yıl
sonra doğan ikinci çocuğuna isim oldu. Ardından ikizler Hector ve Mateo ve
beşinci çocuğu Maria...
Real Madrid ile altı Lig Şampiyonluğu, üç Şampiyonlar
Ligi, bir UEFA Kupası kazandı. Yetmedi. Guti, Beşiktaş'ın yolunu tutarken,
Almanya'da Schalke 04'e imza attı. Orayı da kasıp kavurdu, iki kupa daha
yazdırdı kariyerine ve emekliliğe bir kala Katar'da bir kupa daha.. Futbol
garip oyun. Kulüp formasıyla onca kupa kaldıran "Golün adı Raul" diye
dünyanın bütün spikerlerini bağırtan bu efsane golcü, İspanyol Milli Takımı ile
hiç gülemedi. Onun milli takıma alınmadığı gün İspanya ayağa kalktı.. Doğruydu,
yanlıştı ama onsuz Milli Takım bir daha İspanya'yı oturtmadı ve arka arkaya 3
kupayı da müzesine götürdü...
raul hangi bölümde okumuş acaba?
YanıtlaSilonsuz da real'in yüzü pek gülmedi bülent abi.
YanıtlaSilMükemmel bir yazı. İnsanın, böyle kitaplık hayat hikayelerini okuyunca gözleri doluyor.
YanıtlaSilMükemmel bir yazı. kalemine, yüreğine sağlık abi. Defalarca okuyacağım.
YanıtlaSil