25 Ağustos 2013

Mektup Adresi: Raul / Madrid

1994
Mehmet Özdilek'in Beşiktaş'a veda ettiği ve kramponlarına rafa kaldırdığı akşamın üzerinden 11 yıl geçmiş. Fatih Terim yönetimindeki Milan'ın jübilesi için İnönü Stadı'na geldiği sahalardaki bilinen adıyla Şifo Mehmet... Helikopterle geldiği jübilesini Kadıköy'de Şükrü Saracoğlu'nda yapan Fatih Terim'in vedası için ise bir 15 yıl daha geriye gitmek lazım. Ne gariptir, Vefa diye köklü koskoca bir semti olan ülkenin stadyumlarında artık kimseye jübile yapılmıyor. Kimse artık duvarlarına posterlerine astığı büyük futbolcuları son bir kez avuçları patlarcasına alkışlayamıyor. Hakan Şükür, Bülent Korkmaz, Hagi ile UEFA Kupası'nı alan Galatasaray yıllar sonra yeni stadında efsanelerini kuru bir plaketle anıyor. Fakat jübile genç kuşakların anlamını bildiği sahada ise göremediği...
Madrid'de Atletico Madrid'in stadı Vicente Calderon'a gitmek isterseniz metrodan Pyramides istasyonunda iner ve Melankolikler Yolu'ndan yürüyerek bu futbol mabedine ulaşırsınız. Bizler Vefa'lı (!) onlar pek “Melankolik”...

Raul Gonzalez Blanco, 1988'de 11 yaşında alt yapısında futbola başladığı Atletico Madrid'in stadı Vicente Calderon’a hiç o formayla çıkamadı. Tüm ailesi Atletico Madridli çocuk iki yıl sonra kulüp başkanı alt yapı giderleri çok fazla bahanesiyle takımı dağıtınca o yaşta bir yılda 65 gol atan yeteneği şehrin bir başka efsane kulübü kaptı: Real Madrid.
1996-Madrid Üniversitesi
Sene 1994'tü. Madrid'in derbiye uyandığı bir Kasım sabahı. "Akşam 11'desin" dedi hocası. Akşamı zor etti. Atletico Madrid'in alt yapısını dağıtan başkan Jesus Gil de takımıyla birlikte Santiago Bernabeu'ya gelmişti. Bir penaltı yaptırdı, Zamorano'ya bir asist yaptı, bir de kariyerinin ilk golünü attı. Babasını, amcasını ve ona forma değiştiren Atletico Madrid başkanını çok üzdü. Bu insanların hiçbiri 16 yıl daha üzüleceğinin farkında değildi.

Bir takımın kaptanı, büyük golcüsü olabilirsiniz. Kupalar kazandırabilir, tribünleri ayağa kaldırabilirsiniz ama mesele “bayrak adam” olmayı başarmaksa bunun için kariyerinizin ilk sayfasında tek bir kelime yazmalı: Sadakat... Raul, Real Madrid ona sadık kaldığı son güne kadar sadık kaldı. Avrupa'nın en çok gol atan adamı bir gün olsun hava değişimini düşünmedi. Dünyanın en usta golcülerinin formasını giymeyi hayal ettiği Real Madrid'de tek bir kırmızı kart görmeden, rakip stoperlerin tekmelerine kafa uzatarak, çokçalarının yanında çelimsiz kalan vücudunu Allah vergisi son vuruşlarıyla birleştirdi ve o koskoca kulüp bir zaman sonra 'Raul Madrid' oldu. Onun oynadığı yıllarda dört jenerasyon geçti Madrid'den. Yakın arkadaşları Hierro ve Morientes'i takımdan gönderen Başkan Florentino Perez, Zidane, Figo, Beckham ve Ronaldo'yu getirdiğinde bile kulüpteki kural değişmedi: "En yüksek ücreti Raul alır. Sonrasına bakarız." Gollerinin son pasını veren Guti ile kader birliği yaptı... Gün gelecek "Özel biri" Jose Mourinho takımın başına gelecek ve ikilinin yollarını Real Madrid ile ayıracaktı...
Santiago Bernabeu'ya bir gün dönecekti. Öyle ya da böyle. Lakin o gün orada onu Real Madrid'den ayıran Jose Mourinho olmamalıydı. 80 bin Real Madrid taraftarı "Teşekkür Raul" diyebilmek için Perşembe akşamı Santiago Bernabeu'ya koştu. İspanya Kralı, ona kupaları kaldırdığı şehirdeki Real Madrid'in kutlama alanı Cibeles Çeşmesi'nin değerli bir maketini vermek için şeref tribünündeydi.. Yine attı golünü ve yine mutluluğun en güzel karesini verdi. Tribünlerden "Sonsuza kadar büyük kaptansın" tezahüratını duyunca ağladı da o gece...
İspanyollar bir futbol efsanesine olması gibi gerektiği veda ettiler. Madrid'de bir yol var: Melankolikler Yolu. Biz de de bir semt: Vefa... Rivayet odur ki bir zamanlar zarfın üzerine "Pele/ Brezilya" yazdığınızda o mektup efsane futbolcuya ulaşırmış. Okur muydu okumaz mıydı? Bilinmez. Şimdi e-posta devri ama eskisi gibi denemek isteyen varsa lüften zarfın üzerine "Raul /Madrid" yazsın. O mektup sahibini bulur, kim bilir bu vefalı güzel adam size cevap bile yazar...

Evlendiği 1999 yılına kadar attığı gollerin sevincini nasıl yaşadığını kimse hatırlamıyordur ama o günden sonra her golde alyansını öpen Raul'u kimse unutmadı. Örnek profesyonel, büyük futbolcu, büyük kaptan, bayrak adam, elektrikçi Pedro Gonzalez'in oğlu Raul, ilk çocuğu doğduğunda adını Jorge koydu. Onu A takıma çıkartan efsane futbolcu, o günlerin Real Madrid teknik direktörü Jorge Valdano'ya olan vefasını gösterdi. Onun gibi bir zamanlar Atletico Madrid forması giymiş Meksikalı golcü Hugo Sanchez de iki yıl sonra doğan ikinci çocuğuna isim oldu. Ardından ikizler Hector ve Mateo ve beşinci çocuğu Maria...

Real Madrid ile altı Lig Şampiyonluğu, üç Şampiyonlar Ligi, bir UEFA Kupası kazandı. Yetmedi. Guti, Beşiktaş'ın yolunu tutarken, Almanya'da Schalke 04'e imza attı. Orayı da kasıp kavurdu, iki kupa daha yazdırdı kariyerine ve emekliliğe bir kala Katar'da bir kupa daha.. Futbol garip oyun. Kulüp formasıyla onca kupa kaldıran "Golün adı Raul" diye dünyanın bütün spikerlerini bağırtan bu efsane golcü, İspanyol Milli Takımı ile hiç gülemedi. Onun milli takıma alınmadığı gün İspanya ayağa kalktı.. Doğruydu, yanlıştı ama onsuz Milli Takım bir daha İspanya'yı oturtmadı ve arka arkaya 3 kupayı da müzesine götürdü...

4 yorum:

  1. raul hangi bölümde okumuş acaba?

    YanıtlaSil
  2. onsuz da real'in yüzü pek gülmedi bülent abi.

    YanıtlaSil
  3. Mükemmel bir yazı. İnsanın, böyle kitaplık hayat hikayelerini okuyunca gözleri doluyor.

    YanıtlaSil
  4. Mükemmel bir yazı. kalemine, yüreğine sağlık abi. Defalarca okuyacağım.

    YanıtlaSil