Zlatan’ın oynadığı hiçbir kulüpte “takım içi dengesi”
olmadı. Barcelona dışında her kulüpte
takım arkadaşlarıyla kendi kazandığı arasında uçurum vardı. Saha içinde
dengeleri bu kadar bozabilen bir adamın diğerlerinden fazla kazanması kadar
doğal bir şey yok tabii futbolda. Bir
takımda sadece kazandığınla ayrıcalıklı olmazsın. Tatilden geç dönersin ses
etmezler, loca istersin, ilk sana verirler, istemediğin futbolcu vardır, eninde
sonunda yollarlar, yeri gelir teknik adamı bile sen belirlersin, kulübün tesislerinde
sana özel menü bile çıkar, şef senin tabağına fazla özenir. Otobüste arka
tarafta oturursun, Reis’sindir, kaptansındır, yıldızsındır… Olmasa iyiydi ama olmuşu budur futboludur…
Bu düzenin son mağduru da Pastore. Paris Saint Germain’in
tesislerinde iki otopark varmış. Bir otopark futbolculara ait. İkinci otopark,
kulübün patronları ve üst düzey yöneticileri için. İkinci otoparka da arabasını
park edebilen tek futbolcu Zlatan İbrahimoviç…. Gereksiz bir ayrıcalık
tanımışlar kendisine. Pastore de denemiş, bakalım ben girebiliyor muyum diye
patronların otoparkına. Güvenlik “Yasak kardeşim” demiş. Audi R8’ile kapıda
kalınca gitmiş bariyerlere bindirmiş Pastore… Paris’ten ayrılıp Milano’ya,
Milan’a gitmek için yeterli sebep….
Klübende Kaka ve Casillas'ın oturması güzel de, maçı kazanamazsan sorarlar neden diye.
YanıtlaSil