“İyiymiş”
dedi takımın en uzun boylusu. Sezonu yeni açmışlar, aralarına yeni katılanları
ilk idman öncesinde soyunma odasında süzüyorlardı. Herkes herkesi sahadan
tanıyordu ama önemli olan dört duvar arasında nasıl bir adam olduğunu
öğrenmekti. Soruyu soran “İyiden fazlası olmalı bu adamda. Bu takımın iyiye
değil çok iyi top atacak adama ihtiyacı var. Geldiği yerde ilah olması beni hiç
ilgilendirmiyor, bakalım burada formayı nasıl kapacak” diye devam etti. Hiç
hoşlanmamıştı yeni 10 numaradan. Sessiz ve biraz da kibirli gibiydi, aynı dili
de konuşmuyorlardı, üstelik yeni transfer kendi dilinin konuşulduğu bir yabancı
ülkeye gelip ondan bir adım öne geçmişti.
Onun idman sevmediğini anlamak için çok fazla beklemelerine gerek kalmadı.
Başka kıtanın 10 numarası, düz koşu yapmayı sevmiyor, fitness salonuna da pek
uğramıyordu ama sahada dört gözü olan bir canavardı. Top ayağına geldiğinde ikiye
bir yapmayı seviyor ve santrforun önüne lokum gibi paslar atıyordu. Lig, takım
için iyi başlamadı. Yeni 10 numaraya da teknik direktör kafayı taktı. Sabah
idmanlara uykusuz geliyor ve kondisyonunu bir türlü takım seviyesinde
tutamıyordu. Kulüp özel hayatını takip etmesi için bir adamını görevlendirdi
ama 10 numara, bar kapısı bile bilmiyor, idmandan sonra evinin geldiği günden
beri kaldığı otelin yolunu tutuyordu. Bir deplasman dönüşü kaybedilen üç puanın
hıncını 10 numaradan çıkardı teknik direktör: “Sahada ayakta duracak halin yok.
Burada tutunamazsın.” Söylediklerini 20 yıl önce de o uzak ülkede bit başka
teknik adam söylemişti ama ne büyük takımın hocası bundan haberdardı ne de
10 numaranın kendisi.. Doğduğu şehrin esaslı takımlarından birini
alt yapısında başlamıştı futbola. Hocası onun yeteneklerine hayrandı ama
çözemediği de bir sorun vardı. 10 numara idmanlara yorgun geliyor, üstelik izin
gününden sonraki ilk idmanda çok daha yorgun görünüyordu. Bir gün idmandan
sonra çocuğun peşine düştü. 10 numara, toprak sahada minyatür kale maçta
takımını toparlamıştı. Sahanın uzak köşesine çekildi teknik direktör ve büyük
bir şaşkınlıkla çocuğu izlemeye başladı. 10 numara deli gibi çalışıyordu
sahada, kenardaki kalabalık dikkatini çekti, ellerinde paralar, kendi yaşındaki
adamlar sahaya direktifler yağdırıyordu. Şehirde bilinen bir kumar türüydü.
Bahis çocukların maçlarına oynanıyor ve kazanan takım da bahislerden yüzde
alıyordu. Çok kazanmak istiyorsan, sahayı kaybetmemek için sabahtan akşama
kadar maçları almak zorundaydın ve 10 numaranın babası da o ufak çaplı bahis
medyasının adamlarından biriydi. Çocuk koşmak zorundaydı çünkü akşamları bazen
hayat onun için zorlaşıyordu...
Juan Roman Riquelme, 34 yaşında. Avrupa kariyerinde formasını giydiği Barcelona ve Villarreal’de koşmadığı için eleştirildi, dünya onu bir Boca Juniors efsanesi olarak anıyor şimdilerde... (4-4-2 Türkiye /Ekim 2012)
Juan Roman Riquelme, 34 yaşında. Avrupa kariyerinde formasını giydiği Barcelona ve Villarreal’de koşmadığı için eleştirildi, dünya onu bir Boca Juniors efsanesi olarak anıyor şimdilerde... (4-4-2 Türkiye /Ekim 2012)
bülent abi 3-4 yıl önce yazmıştın yanılmıyorsam bu hikayeyi. Yeni girişiyle çok daha etkileyici. eyvallah.
YanıtlaSil