Sezonun sonlarına doğru taraftarına Kaka'dan daha dürüst davrandığını söylemek lazım. Kaka, Milan'da kalıyorum derken, o "Inter'de Şampiyonlar Ligi'ni kazanacağıma inanmıyorum, misyonumu tamamladım" diyordu. Karşılığını da aldı. Tribünler top ayağına geldiğinde onu ıslıkladı, o da onlara sus işareti çekti. O hareketi çekiyorsan gideceksin zaten. Zlatan da gitti. Eto'o ile takasta söz sahibi olan oydu. Sonuçta Eto'o Barcelona ipi çekilmiş kendine yıllık 10 milyon verecek bir kulüp arayan adamdı. O takımın Şampiyonlar Ligi'nde olması lazımdı tabii. Serie A markasının iki yüzünün, Premier Lig ve Ligue 1'in starlarının ardından İspanya'nın yolunu tutması blogda paslanmış bir konu. İbrahimovic sonrası, gelenleri ve gidenleriyle Inter'e bakalım. Mourinho, Zlatan'ın kadroda yer aldığı Haziran ayında bile "biz 4 büyükten daha iyi değiliz" diyerek Şampiyonlar Ligi için umutlu konuşmuyordu. Kaka'nın gidişi sonrasında ancak Ibrahimovic de giderse Serie A'da şampiyonluk yarışında Inter banko olmaktan çıkar diyenler yerine gelenin Eto'o olduğu bugünlerde üstelik Moratti'nin alemde yemeyeceğini bildikleri 50 milyon euro nakitle kimi alabileceğinin hesaplarını yapıyorlar. Gelelim Ibrahimovic'siz Inter onbirine. Kalede dünyanın en iyisi kabul edilen Julio Cesar var. Sağ bekte Maicon'u Real Madrid'e kaptırmadılar. Geçen sezon stoperler telef olmuştu. Bu bölgeye Lucio iyi transfer. Yanındaki adam Samuel. Sol bek ise kağıt üzerinde Chivu'nun ama onun stopere kaydığı maçlarda Santon var. Mourinho'nun 4-3-3'den gidiyorum. Orta üçlüde Stankovic, Cambiasso ve Motta var. İleri de ise Balotelli, Milito ve Eto'o. Milito-Eto'o ile çift forvete (Bu ikili 35 ve üstü atar) döndüğünde ise Balotelli kenara, Hleb içeri. Kaptan Zanetti'nin onbir başlaması zor görünüyor bu formasyonlarda ama adam delidir yapar! Barcelona'ya satılan Maxwell dışında Figo ve Cruz ve Crespo ile de yolları ayırdılar. Takımın yaş ortalaması da doğal olarak düştü. Bu haliyle bu kadro Serie A'nın favorisi. Karşılarında ise bence göbekte Melo'nun olduğu Amauri-Del Piero arkası Diego'lu Juventus'u bulacaklar. Juventus'un zayıf halkası Cannavaro'nun döndüğü defans hattı ve geçen sezondan soru işareti olan Buffon. Milan ve diğerlerine sezon sonunda 10+ fark atacak kadar farklı kadroları var bu takımlar. Kurt Mourinho ve kuzu Ferrara arasındaki farkı da sezon içinde göreceğiz. Mourinho bu sezon da kolay kazanırsa, sıkılır gider Real Madrid'e...
24 Temmuz 2009
Inter'deki Afrikalılar
Samuel Eto'o, Inter'in kapısından içeri giren en kariyerli Afrikalı futbolcu. Boumsong ve Wome'den sonra ise 3. Kamerunlu. İki vatandaşı da Inter'de tekeri patlatmıştı. Ne Boumsong ve de Wome, Milano'da kalıcı olmadılar. Inter'de tutunamayan Afrikalılardan devam edeyipi. Nijeryalılar tam bir fiyasko. Eliakwu, Joel Obi ve Obinna. Kanu'nun da Inter kariyeri unutulması gereken bir dönem. Aralarında en iyisi Obafemi Martins. Taklacının 134 maçta 49 golü var ama kazandıkları bir şey de yok. Taribo West de kafayı kırmadan önce 65 maça çıkmış Inter'de. Mohammed Kallon, forvetteki sakatlıkların çok ekmeğini yemişti. 20 golle ayrılmuş Inter'den. Mourinho döneminde gelen tek Afrikalı ise Gana'lı Muntari. Mourinho'nun gözünde çakma Essien'den başka bir şey değildir galiba. 5 yıllık imza atan Eto'o, Kallon+Martins'in 69 golünü sollar geçer...
Lorik Cana #2
Önce bir soruya cevap vereyim: "Feldkamp Galatasaray alt yapısının başına mı geçiyor?". Cevap: Hayır.
Konumuz Loric Cana. Marsilya'nın kaptanı ayrılacağını açıklamıştı. 3 Büyüklere harika giderdi. Hamburg devredeydi, olmadı. Cana, Premier Lig'de oynamayı kafaya takmış galiba. Yoksa böyle bir futbolcunun Marsilya'dan sonra gidip Sunderland forması giymesinin mantıklı bir açıklaması var mıdır? Bonservis için yazılan rakam 6 milyon euro. Evet daha fazlası değil. Resmi imza henüz atılmadı. (edit: Transfer resmileşti)
Rijkaard'ın Kiracısı İbrahimovic
23 Temmuz 2009
Eto'o Gitti Ibrahimovic Geldi
Eto'o'nun nazı da bir yere kadar. Inter ile pazarlıkları son buldu ve Ibrahimovic ile takası netlik kazandı. Eto'o'ya yıllık 10.5 milyon euro ödeyecek Inter. Barcelona 45 milyon euro nakit verecek ve kiralık olarak yolladığı Hleb'in 7.5 milyon euro brüt olan yıllık ücretini de karşılayacak. Bir Inter taraftarının yorumunu paylaşayım: "Gitse artık top oynasak. At topu Ibrahimovic'e, sonra bak bakalım ne olacak" yüzünden futbol seyredemiyorduk" diyor bir taraftar. Ibrahimovic Serie A gibi bir ligde LeBron James gibi oynadı. Öyle ya da böyle Inter'de herkes onu eline baktı. Bir önceki sezonun son haftasında bile "Beceremediniz lan" deyip; sonradan oyuna girip şampiyonluğu getirdi. Eto'o'nun kalitesini ortaya koyması için iyi bir takıma ihtiyacı vardı. Sistemin adamı oldu. Barcelona ile birlikte büyüdü. Ibrahimovic tersi bir adam. Oynadığı takımlara kendini mahkum eden bir oyun kimliği var. Inter'de 12 milyon euro alan İbra'nın sözleşme detayları da belli olur yakında. Ibrahimovic daha büyük futbolcu benim gözümde ama bu transferden karlı çıkan Inter oldu. Mourinho'nun elinde 4-3-3'ün forvetini kuracağı Balotelli ve Milito var. Yanlarına da Eto'o. Kim bu takastan ne kazanacak? Göreceğiz...
Lugano'ya İki Yol
Lugano için iki farklı haber var. Biri, Fenerbahçe'nin daha önce önerdiği rakamı kabul ettiği ve Aziz Yıldırım işaret ettiği ön libero, sol açık ve stoper alacağız açıklamasındaki son transfer olduğu. Bir diğeri ise Lazio'ya gideceği. Fenerbahçe'den istediği 4 milyon euroyu Avrupa'da ödeyebilecek kulüp sayısı 5-6. En büyükler yani... Lazio'dan 2-2.5 istediği yazılıyor. Lazio'nun önerdiği ise 1.5 milyon euro. Hamburg acil stoper arıyor ve Lazio'nun kapısını çalmış. Rozehnal için 5 milyon euro önerdiler Lazio'ya. Bir iki güne kadar netleşir bu transfer...
Keirrison Barça'da
Yıldızlar kolay yetişmiyor, sen almazsan, iş yılan hikayesine döner biri kapıp gidiyor. Kaka için de böyle olmuştu. Juventus da talipti, Milan, Leonardo faktörüyle kopartmıştı Brezilyalıyı. Şimdi gündemde olan isim Keirrison. Barcelona'nın Ibrahimovic transferi sonrasında bu sezon için ihtiyacı olan, banko onbire koyacağı bir isim değil Keirrison. İmzayı atacak ve kiralık gidecek. Barcelona'nın 12 milyon euro ödediği söyleniyor. Kasasında para olmayan ve yana yakıla santrfor arayan Roma kiralamak istiyor. Keirrison 21 yaşında.
Alan Kardec
Alan Kardec de Souza Pereira Junior. Kısaca Alan Kardec. Babası spiritüalizme gönül vermiş ki adını Allan Kardec'dan alıyor. 1989 doğumlu Brezilyalı forvet. 1.85 boyunda. Vasco da Gama forması giyiyor. Brezilya U20'ye girdiğine göre de yetenekli adam. Maçını izledim mi? Hayır. neden yazıyorum peki? Bir; önce fotoğrafa rastladım; çok güzeldi, iki; adı ilginç geldi...
Giden Yok Gelen Çok
Tugay futbolu bıraktı, Tuncay'ın takımı küme düştü. Premier Lig'de yokuz. Nihat, Necati ve Ersen Martin memlekete geri dönüş yaptı. Bu sezon dünyanın en çok konuşulan ligi olacak olan La Liga'da tek Türk Getafe'de İbrahim Kaş. İtalya Serie A'da yokuz. Bundesliga'da tek tük... Avrupa'da yetişen gurbetçilerden bahsetmiyorum. Türkiye'den giden bizim lejyonerlerden. Kimseyi gönderemedik. İthalat gırla... Futbolcu satmadan, futbolcu satışından gelir elde etmeden transfere tonla para yatıran bir bizimkiler. Nasıl oluyorsa, oluyor işte...
Chicken Translate
Fenerbahçe ve Galatasaray'da teknik direktörlerin ciddi bir iletişim problemi var ve iki kulüp yönetimi de bu konuyu çözmek için kılını kıpırdatmıyor. Galatasaray'da Rijkaard'ın tercümanı Bülent Korkmaz döneminde gelmiş. O tarihte "çok iyi İngilizce biliyor" diye haber çıkmış hakkında. Lincoln için yaptığı çeviride "Gelmemesi utanç verici" demesi (hatalı) Brezilyalı zaten sabıkalı olduğu için kimseyi rahatsız etmedi tabii. "Rijkaard'a ulaşılamıyor diye de yazmıştım gazetede (12 Temmuz). Yarın öbür gün kritik bir hata yaptığında zor temizler ama. Rijkaard'ın orta düzeyde kullandığı -belki de tercüman anlasın diye- İngilizce'sini kırıp döküyor bu tercüman. Rijkaard gibi bir markayı getirip adamın kendisini bu kadar kötü hatta zaman zaman yanlış ifade etmesini sağlayan tercümanın İngilizce seviyesi, Rijkaard'ı çevirirken değil; gelen soruları İngilizce'ye tercüme ederken çıkıyor ortaya. Tobol (Kostanay) yolculuğu (journey) için Tobol tatili (vacation) diyen bir tercümanın çevirisiyle o takım bütün sezon yatar ya (!). Dün de "acı çektirdi" Rijkaard'a. Murat Belge değilim ama bu tercümanın İngilizcesi, Kapalıçarşı'daki hanutçu çocuklarınki kadar bile değil... Rijkaard'ın tabağına içli köfte koysalar; bu çocuk "Sensitive meatball" diyecek...
***
Fenerbahçe'de Daum'un da tercüman problemi var. Almanca bilmem. Çok iyi bilen arkadaşım %50'sinin çevrildiğini ve tercümanın Türkçe'sinin çok kötü olduğunu söyledi. Onun tercüman dediği, aslında antrenör Ayhan Tumani. Köln Spor Akademisi'nden mezun, mesleğine emek vermiş bir futbol adamı. İşi de tercümanlık değil elbette. Uzun yıllardır Almanya'da yaşayınca zayıflayan anadili çevirilerde kendini iyi ifade etmesini önlüyor. Murart Kuş artık menajerlik yaptığı için onun gibi verimli tercüme yapacak biri gerekli...
İki teknik adama da anadillerinden adam gibi çeviri yapabilecek birilerini bulmak çok mu zor? Zormuş demek ki (!)
***
Fenerbahçe'de Daum'un da tercüman problemi var. Almanca bilmem. Çok iyi bilen arkadaşım %50'sinin çevrildiğini ve tercümanın Türkçe'sinin çok kötü olduğunu söyledi. Onun tercüman dediği, aslında antrenör Ayhan Tumani. Köln Spor Akademisi'nden mezun, mesleğine emek vermiş bir futbol adamı. İşi de tercümanlık değil elbette. Uzun yıllardır Almanya'da yaşayınca zayıflayan anadili çevirilerde kendini iyi ifade etmesini önlüyor. Murart Kuş artık menajerlik yaptığı için onun gibi verimli tercüme yapacak biri gerekli...
İki teknik adama da anadillerinden adam gibi çeviri yapabilecek birilerini bulmak çok mu zor? Zormuş demek ki (!)
22 Temmuz 2009
David Villa Forması
Valencia'nın yeni sezon formalarında onun da formalarını satışa çıkartması kalacağının garantisi mi? David Villa'nın bir günde 55 forması satılmış. Fiyat da vereyim. Valencia forması 68 euro. Numara -7- için 8 euro ödüyorsun. Futbolcunun adını yazdırırken de harf başına 1.5 euro. David Villa forması 91 euroya geliyor. Mata'nın formasını alırsan 82 euro!
Apertura 2009
21 Temmuz 2009
Temmuz Ayı Naklen Yayınlar
21 Temmuz Salı
19:00 Hoffenheim - Fenerbahçe (Euro Futbol)
20:00 Heerenveen - Trabzonspor (Futbol Smart)
20:30 Türkiye U19 - İspanya U19 (Show TV) U-19 Avrupa Futbol Şampiyonası
22 Temmuz Çarşamba
06:00 Chelsea - İnter (NTVspor)
19:00 Bursaspor - West Ham United (Olay TV)
23 Temmuz Perşembe
21:00 Galatasaray - Tobol (Futbol Smart)
24 Temmuz Cuma
16:30 Türkiye U19 - Fransa U19 (Eurosport))
19:00 Bursaspor - Denizlispor (Olay TV)
19:15 Celtic - Al Ahly (Kanaltürk)
22:00 Tottenham Hotspur - Barcelona (Kanaltürk)
25 Temmuz Cumartesi
03:00 AC Milan - Chelsea (NTVspor)
19:00 Bochum - Trabzonspor (Futbol Smart)
21:30 Lyon - Beşiktaş (Futbol Smart)
26 Temmuz Pazar
15:15 Barcelona - Al Ahly (Kanaltürk)
18:00 Tottenham Hotspur - Celtic (Kanaltürk)
27 Temmuz Pazartesi
00:00 AC Milan - İnter (NTVspor)
17:00 Türkiye U19 - Sırbistan U19 (Eursport))
28 Temmuz Salı
21:45 Anderlecht - Sivasspor (?)
29 Temmuz Çarşamba
19:30 Boca Juniors - Manchester United (NTVspor)
21:45 AC Milan - Bayern Münih (NTVspor)
23:30 Beşiktaş - Porto (Futbol Smart)
30 Temmuz Perşembe
19:30 Boca-Manchester mağlubu/ Milan-Bayern mağlubu (NTVspor)
21:45 Boca-Manchester galibi / Milan-Bayern galibi (NTV/NTVspor)
31 Temmuz Cuma
18:00 Eskişehirspor - Ankaraspor (TRT)
20:00 Gençlerbirliği - Ankaragücü (TRT)
1 Ağustos Cumartesi
18:00 TSYD Ankara 3.lük maçı(TRT)
22:00 TSYD Ankara Final (TRT)
2 Ağustos Pazar
21:00 Beşiktaş - Fenerbahçe (Fox) Süper Kupa
Credit:Tribündergi
19:00 Hoffenheim - Fenerbahçe (Euro Futbol)
20:00 Heerenveen - Trabzonspor (Futbol Smart)
20:30 Türkiye U19 - İspanya U19 (Show TV) U-19 Avrupa Futbol Şampiyonası
22 Temmuz Çarşamba
06:00 Chelsea - İnter (NTVspor)
19:00 Bursaspor - West Ham United (Olay TV)
23 Temmuz Perşembe
21:00 Galatasaray - Tobol (Futbol Smart)
24 Temmuz Cuma
16:30 Türkiye U19 - Fransa U19 (Eurosport))
19:00 Bursaspor - Denizlispor (Olay TV)
19:15 Celtic - Al Ahly (Kanaltürk)
22:00 Tottenham Hotspur - Barcelona (Kanaltürk)
25 Temmuz Cumartesi
03:00 AC Milan - Chelsea (NTVspor)
19:00 Bochum - Trabzonspor (Futbol Smart)
21:30 Lyon - Beşiktaş (Futbol Smart)
26 Temmuz Pazar
15:15 Barcelona - Al Ahly (Kanaltürk)
18:00 Tottenham Hotspur - Celtic (Kanaltürk)
27 Temmuz Pazartesi
00:00 AC Milan - İnter (NTVspor)
17:00 Türkiye U19 - Sırbistan U19 (Eursport))
28 Temmuz Salı
21:45 Anderlecht - Sivasspor (?)
29 Temmuz Çarşamba
19:30 Boca Juniors - Manchester United (NTVspor)
21:45 AC Milan - Bayern Münih (NTVspor)
23:30 Beşiktaş - Porto (Futbol Smart)
30 Temmuz Perşembe
19:30 Boca-Manchester mağlubu/ Milan-Bayern mağlubu (NTVspor)
21:45 Boca-Manchester galibi / Milan-Bayern galibi (NTV/NTVspor)
31 Temmuz Cuma
18:00 Eskişehirspor - Ankaraspor (TRT)
20:00 Gençlerbirliği - Ankaragücü (TRT)
1 Ağustos Cumartesi
18:00 TSYD Ankara 3.lük maçı(TRT)
22:00 TSYD Ankara Final (TRT)
2 Ağustos Pazar
21:00 Beşiktaş - Fenerbahçe (Fox) Süper Kupa
Credit:Tribündergi
Cristian ve Dos Santos
Fenerbahçe'nin iki yeni transferi Cristian ve Dos Santos için Alper Öcal dostumun dün gece yazdığı yazıyı tavsiye ederim. Brezilya Ligi, mutfağa çay tazelemeye gidip geldiğinde bile topun aynı adamda olduğu bir lig olduğundan ben seyredemiyorum. Dos Santos için bir İtalyan gazetecinin yorumu "Maicon'un sol ayaklısı" olmuştu. Sol açığı teslim alacak ve çok iş yapar. Cristian'ın Maldonado ve Josico'dan kötü olma şansı var mı? Tecrübeli bir ön libero daha iyi tercih olabilirdi. Inter'de kapı önüne koyulan Patrick Vieira mesela... İki Brezilyalı da Daum'un laptopundan çıkmadır, buna eminim. Bir stoperle transferi kapatmayı hedefliyor Fenerbahçe. İki Brezilyalının transfer maliyetlerine gelince Dos Santos için 7 milyon, Cristian için 5 milyon euro bonservis ödediği yazılmış dış basında.
Bir Daha Da Gelmem Avrupa'ya
Oynamadan bizim memlekette meşhur olanlardan. Federico Insua da büyük transfer uktelerindendir. Mönchengladbach'ın kötü kadrosunda kaybolup gitmişti. Kıtayı terketti sonra. Meksika'da oynuyordu. Memleketi Arjantin'e dönmüş. Kürkçü dükkanına Boca Juniors'a. Insua 29 yaşında. Bir daha da gelmem Avrupa'ya demiştir galiba..
Barça İçin Yeni Stad
Bu şimdilik bir ütopya. Barselona'da denize inşa edilecek bir yapay ada üzerine 150 bin kapasiteli stad. Barcelona kulübüne proje teklif edildi. Maliyeti 1 milyar euro. Nou Camp ve tesislerin arazisine 700 milyon euro değer biçildiğini ve bölgedeki trafik problemi yüzünden bu stadı tasarladıklarını söylüyorlar. Katalanlar, Nou Camp'dan vazgeçmez. O efsane stad da yıkılmaz. Bu proje de arka planı değiştirilip Araplara pazarlanır...
20 Temmuz 2009
Ribery'nin Sözlüğü
Elinde sözlük olan arkadaşla iyi biliriz birbirimizi. Assolist olmadığı zamanlar tabii. Şimdi Bayern Munih'e kan kusturuyor. Real Madrid'e gideceğim diye tutturdu, Almanlar tok satıcı, 80 milyon eurodan aşağıya vermiyorlar. Kalırsa Allianz Arena'da taraftarın ne tepki vereceğini merak ediyorum. Ribery'nin elindeki sözlükten bahsetmiştim blogda. Langenscheidt'dan faydalı eser. 1.800 futbol terimi var içinde. Almanya'da işine yarıyor Ribery'nin. UEFA sözlüğü 3 dilde çıkartmıştı. İngilizce, Fransızca, Almanca. Real Madrid'de işine yaramaz yani. Bu sözlüğü bilmem ama adamın kendi sözlüğünde sadakat kelimesi geçmez, ona eminim...
Modern Köleler
Ibrahimovic'in bitmeyen transferini koyarsak ilginç bir liste olmuş. Bonservisleri el değiştirirken en fazla para ödenen futbolcular. Cristiano Ronaldo transferi olana kadar da listenin ilk sırasında gezgin Anelka vardı. Ibrahimovic için söylenen rakam resmi değil. Bu Eto'o'ya biçilen rakamın da dahil olduğu 87.5 milyon euro ile şişirilmiş. Öncesine dönelim. Ajax'ın Malmö'ye ödediği rakam 8 milyon euro. Hollanda kulübü her zamanki gibi parlattı ve sattı. Juventus'un 2004'de ödediği 25 milyon euro. 2006'daki skandal olmasa elbette ki satmayacaklardı. Serie B'de oynatılacak adam değil tabii. Inter, 24.8 milyon euro ödedi. Cristiano Ronaldo'nun hikayesi kısa. Ferguson'un Sporting Lizbon'a ödediği rakam aslında hiç fena para değil o yıl için. 18 milyon euro. 96'ya da sattılar. Anelka'nın hikayesi uzun. 8 kulüp var listesinde. Real Madrid, 99'da 35 milyon euro ödedi. Fiyatı yıllar içinde düşüp ardından tekrar yükselenlerden. Veron'un fiyatını yükselten de Alex Ferguson. Büyük hayal kırıklığıydı. 9 kulüp 90.5 milyon euro ödedi Veron'a. İtalya-İngiltere-İtalya derken döndü ülkesine Libertadores'i de kaldırdı. Crespo da harika pazarlanan adamlardan. 2000'de İtalya'da transferin çıldırdığı günlerde Lazio'nun para saçtığı zamanlarda kasalarından 55 milyon doları çıkardılar. 9 kulüp değiştirdi. İki Milano kulübü, Chelsea derken şimdi Genoa'da. Harbi Ronaldo da iyi dolandı. 5 kulüpte 90.5 milyon euro. Listedeki son isim Vieri. Atletico Madrid-Lazio-Inter dönemlerinde iyi para yaptı. 83.2 milyon euro ödendi dolaştığı 12 kulüpte... Bitirirken aklıma geldi de bu adamlara Modern köleler demek lazım galiba...
9 Ronaldo?
Bloga gelen güzel bir yorumdu. Real Madrid'in çok değil 2 sezon önce 9 numaralı formasında da Ronaldo yazıyordu. Forma satışından milyon eurolar bekleyen bir kulüp, üstelik klasik beyaz formasından da vazgeçmezken neden Cristiano Ronaldo'ya aynı numarayı verir (futbolcu istemiştir elbet de) ve formalarda Cristiano yazmaz? 2 yıl önce Ronaldo forması alanlar bu sezon da yeni formayı alır mı? Soru bu olsun. Formasına başkanın adını yazdıran taraftarı da yılın yalakası seçelim tabii
Rijkaard'ın Tercihleri
Sezonu açtığı günden yakın zamana kadar takımını iki grup halinde çalıştıran ve yerli-yabancı milli oyunculara yüklenmeyen Rijkaard'ın kadro tercihlerini ya da sistem denemelerini bugünlerde yorumlamak suya yazmak gibi... Galatasaray'ın ideal onbirinde oynayan as oyuncular bir arada sahaya çıkana kadar; 4-3-3 ya da 4-1-4-1 ya da x-y-z, ne oynayacaklarsa sabretmek lazım. Geçen sezondan farklı olan ise Skibbe yönetiminde yapılan düşük tempolu antrenmanlar yerine Rijkaard ve ekibinin takımı çok iyi çalıştırdığı haberi. 35 kişilik kadrodan yapılacak iki transfer de düşünüldüğünde gitmesi gereken 12 futbolcu var. Yabancı futbolcuların yükselttiği kalite çıtasına Galatasaray altyapısından gelenlerin ayak uydurması mümkün değil. Mehmet Güven ve Keita bırakın maçı; aynı antremanda olmaz diyeyim nazikçe! İşte bu yüzden Kewell'a ayıp ettiler geçen sene:) Rijkaard, as oyuncularını tatil sonrası kampta ufak bir tatil daha deyip düşük tempoda çalıştırdı. Kapasiteleri belli ve Galatasaray A takımında forma giymeleri çok zor olan gençler ve yıllardır genç diye dokunulmayanlar için alt yapı romantizmine kapılmanın manası yok. Bu ucuz empati, tavuk dönere benziyor! İkisini de yemiyoruz! Rijkaard'ın elindeki kadrodan kimleri göndereceğini, takımda kaç gencin kalacağını göreceğiz. İki günde "Arda 2" yapılan Emre Çolak mesela!
Vedat Abi Limon Almaya Gitti
Futbolculuğuna yetişemedik, ekranda ise hiç kavga ettiğini görmedim. Siz ancak onun doğrularıyla verkaça girebilirdiniz. Bizim mahallede "Güzel insan" diyoruz böyle abilere. En çok da Beşiktaşlı olmak yakışıyordu ona. Vedat Okyar'ı ben her zaman şu röportajındaki sözleriyle anımsayacağım. Eşime, dostuğuma anlattığım, gülümseten Vedat Bey hikayesi budur.
Tut ki Vedat Abi limon almaya gitti yine... Gelicek...
".... Eşime dedim ki, ‘‘Sakın bana bir şey taşıtma. Biber getir falan yapma. Ben hiçbir akrabamla görüşmem. Senin de akrabaların benim evime gelmesin. Ben akrabaları sevmem, çünkü ben seçmedim. Ben seçtiğim insanla birlikte olurum’’. Bir gün eve geldim, baldız var, bacanak var. ‘‘Bunlar ne’’ dedim, ‘‘Eee, geldiler ne yapayım’’ dedi. ‘‘Eyvah, salatanın limonu yok, alır mısın’’ dedi. Ben de ‘‘Alırım’’ dedim. Evden çıktım, devre arasıydı. 15 gün Yalova'da termalde kaldım. Eve 15 gün sonra limonla döndüm. 38 senedir bak bir daha da başıma gelmedi. Benim bir oğlum var. Eğitimini bitirdi. Bana arkadaşlarım soruyordu, oğlun kaçta diye. Ben hayatımda sormadım ki. Okuyor işte. Böyle de yaşayan bir adamım. "
19 Temmuz 2009
En Çok Da Komileri Özleyeceğim
Baştan söyleyeyim konu futbol değil. Sigara. Bu satırları yazmaya otururken de yaktım bir tane, bu blogu iş dışında nerede güncellediysem yaptığım gibi. Yasağa bir gün kala benim gibi tiryaki arkadaşım dün masada pası attı isyan edip. Ben de auta atınca şaşırdı tabii. Sigara içenler olarak bu takım oyunu içinde yoktum. 16 yaşından beri yakıyorum, sonuçlarını, zararlarını bile bile. Lakin pasif içiciliğe mahkum ettiğimiz insanlara yıllardır haksızlık ettiğimizin de farkındayım. Kendi tercihleri dışında bu dumanı çekmek zorunda kalanların isyanına ne diyebiliriz ki. Eş dost masalarında çekilen her iki fotoğraf karesinden birinde elinde sigara olan adam olarak sigara yasağına karşı değilim Yasak tarihi yaklaştıkça gündemi dibine kadar takip ettim medyadan. İtalya ve Fransa'da sigara yasaklandıktan sonra o güzelim masalardan kalkıp kapı önünde yakmıştık sigaraları. Bordeaux'da bir İtalyan lokantasının sahibi öğle servisi bitince kapıyı kapatıp hükümete küfürü basmış, yakın sigaralarınızı demiş, biz de kadehte kalan şarapla keyfini sürmüştük. İtalya'da cafelerin önündeki kaldırıma yığılıp, "ristretto"larını ayak üstü yudumlayıp, sigaralarından bir nefes çekenleri görünce yolun sonuna geldiğimizin farkındaydım... Medeniyet eninde sonunda bizim memlekete de ulaşacaktı. Bazen 40 bazen 4 yıl geriden takip ederdik sonuçta...
Ben en çok müdavimi olduğum balık lokantalarının, ocakbaşıların, meyhanelerin komilerini özleyeceğim. Onlarla yaşadığım kül tablası gerilimini... O afacanların, garson abilerinden aldıkları emir gereği tablaları boş tutmak adına yaşattıkları gerilimi... "Alma canım kardeşim alma, kaç tane içtik hesabını oradan yapıyoruz" der, iki izmaritin olduğu kül tablasını yangından mal kaçırır gibi komilerin önünden kaçırırdım. O ufak adamları, duvar dibinden masayı kesen, muhabbetin tam ortasında lap diye elindeki boş tablayı doluyla değiştirirken seri hareket eden; dışardan sigara aldırdığında verdiğin münasip bahşişle ertesi gün kardeşine gazoz ısmarlayacağını bildiğin komi kardeşlerimi çok özleyeceğim. Bir çoğu işini kaybedecek. Kül tablalarının olmadığı masalara artık onlar bakmayacak...
Mekan sahiplerine ise gülüyorum... Yıllardır işletmelerinde üç kuruş parayı esirgeyip adam gibi havalandırma sistemi yapmayan, pencereye astıkları aspiratörle, ucuz klimalarla idare eden adamların şimdi "havalandırma tesisatı kurarız" yakarışına kahkahalar atıyorum. "Köy kahvaltısı" diye, Rami toptancılar çarşısından 3. kalite zeytin, 5 kiloluk tenekeden reçel, Migros'tan yumurta, %60'ı tavuk eti sucuğu sofraya koyup adam başı 25-30 TL alanlara gülüyorum mesela... Bildiğin kırmızı eti, dükkanın adını "Steakhouse" koyup, porsiyonu 40 TL'ye çakanlara gülüyorum mesela... Balık yesen de yemesen de kelle başı hesap kesip, çiftlik levreğini deniz levreği diye verenlere; kalamarları Metro'dan dondurulmuş alanlara gülüyorum mesela... Kebapçıyım diye geçinip Adana'nın, Gaziantep'in 4-5 katına porsiyon satanlara, bir fincan çay için 8-10 TL isteyenlere de gülüyorum. Şişesinden 12 duble çıkan Absolut'u sıkıp 15 duble çıkartanlara; yabancı deyip yerli votka satanlara; dublesini 30 TL'ye verenlere, bir 70'lik rakı için hesaba 80 TL yazanlara da gülüyorum... İstanbul'da kalmayan ticari ahlakın, "müşteriyi bu sezon yolayım gelecek sezon bakarız çaresine, dükkanın adını değiştiririm" diyenlere de... Şimdi oturup ağlamayın. Bunu hakettiniz. Asmalımescit'de meze değil, dükkan ismi satanlar; "Caeser salata" diye kıvırcığı kakalayanlar; sağda solda milletin ayakkabısına, araba markasına bakıp mekana almayanlar, müşteri seçenler; Avrupa'nın herhangi bir büyük şehrinde gelecek hesabın 2-3 katını getirenler, hele bir soğusun bakalım şu havalar... Bahçeniz, terasınız bir de mantar sobalarınız yoksa oturun yakın bir sigara... Ben yaktım bile ikinciyi...
Ben en çok müdavimi olduğum balık lokantalarının, ocakbaşıların, meyhanelerin komilerini özleyeceğim. Onlarla yaşadığım kül tablası gerilimini... O afacanların, garson abilerinden aldıkları emir gereği tablaları boş tutmak adına yaşattıkları gerilimi... "Alma canım kardeşim alma, kaç tane içtik hesabını oradan yapıyoruz" der, iki izmaritin olduğu kül tablasını yangından mal kaçırır gibi komilerin önünden kaçırırdım. O ufak adamları, duvar dibinden masayı kesen, muhabbetin tam ortasında lap diye elindeki boş tablayı doluyla değiştirirken seri hareket eden; dışardan sigara aldırdığında verdiğin münasip bahşişle ertesi gün kardeşine gazoz ısmarlayacağını bildiğin komi kardeşlerimi çok özleyeceğim. Bir çoğu işini kaybedecek. Kül tablalarının olmadığı masalara artık onlar bakmayacak...
Mekan sahiplerine ise gülüyorum... Yıllardır işletmelerinde üç kuruş parayı esirgeyip adam gibi havalandırma sistemi yapmayan, pencereye astıkları aspiratörle, ucuz klimalarla idare eden adamların şimdi "havalandırma tesisatı kurarız" yakarışına kahkahalar atıyorum. "Köy kahvaltısı" diye, Rami toptancılar çarşısından 3. kalite zeytin, 5 kiloluk tenekeden reçel, Migros'tan yumurta, %60'ı tavuk eti sucuğu sofraya koyup adam başı 25-30 TL alanlara gülüyorum mesela... Bildiğin kırmızı eti, dükkanın adını "Steakhouse" koyup, porsiyonu 40 TL'ye çakanlara gülüyorum mesela... Balık yesen de yemesen de kelle başı hesap kesip, çiftlik levreğini deniz levreği diye verenlere; kalamarları Metro'dan dondurulmuş alanlara gülüyorum mesela... Kebapçıyım diye geçinip Adana'nın, Gaziantep'in 4-5 katına porsiyon satanlara, bir fincan çay için 8-10 TL isteyenlere de gülüyorum. Şişesinden 12 duble çıkan Absolut'u sıkıp 15 duble çıkartanlara; yabancı deyip yerli votka satanlara; dublesini 30 TL'ye verenlere, bir 70'lik rakı için hesaba 80 TL yazanlara da gülüyorum... İstanbul'da kalmayan ticari ahlakın, "müşteriyi bu sezon yolayım gelecek sezon bakarız çaresine, dükkanın adını değiştiririm" diyenlere de... Şimdi oturup ağlamayın. Bunu hakettiniz. Asmalımescit'de meze değil, dükkan ismi satanlar; "Caeser salata" diye kıvırcığı kakalayanlar; sağda solda milletin ayakkabısına, araba markasına bakıp mekana almayanlar, müşteri seçenler; Avrupa'nın herhangi bir büyük şehrinde gelecek hesabın 2-3 katını getirenler, hele bir soğusun bakalım şu havalar... Bahçeniz, terasınız bir de mantar sobalarınız yoksa oturun yakın bir sigara... Ben yaktım bile ikinciyi...
Kaka'dan Madrid'e Kilise
Renascer em Cristo, 1986 yılında Sao Paulo’da Estevam Hernandes ve eşi Sonia Hernandes tarafından kurulan evangelist bir kilise. İsa’nın Atletleri olarak anılan sporcu grubu da bu kilisenin lobi faaliyetlerini yürütüyor. En parlak markaları da Kaka. Gol sevinçleri, tişörtünde yazanlar, Brezilya milli takımının Konfederasyon Kupası sonrası kutlamaları, FIFA’dan yedikleri ayar. Vatikan’ın Brezilya’daki Katolik nüfusunun azalmasından duyduğu sıkıntı da yıllardır yazılıp çiziliyor. Evangelistler hızla artıyor Brezilya’da. Hernandes çiftine Kaka’nın ve diğer futbolcuların büyük bağışlar yaptığı biliniyor. 'Renascer em Cristo' kilisesini kuran çift ABD’de ve ülkelerinde para pul işlerinden hüküm de giydi. Yeni olan ne peki? Kaka ve eşi Madrid’de misyonerliğe devam ediyor. Kaka’nın eşi Caroline, Madrid’de 'Renascer em Cristo' adına bir kilise kuracaklarını açıkladı. Maşallah, Starbucks gibiler... Kaka, Evangelist derken; insan Kate'i, Evangeline Lilly'yi özlüyor (!) Özlemez mi insan...
Napoli Antrenmanındaki Yasak
Napoli iyi transferler yaptı. Donadoni yönetiminde Avusturya'da kamp yapıyorlar. Antrenmalara da bol miktarda seyirci geliyor. Yaz vakti boğazlı kazak, çizme giyecek hali yok tabii Avusturyalı kızların. Donadoni yasak getirmiş. Napoli antrenmanlarına şort, mini etek giyen bayanlar giremez diyor. Oyuncuların konsantrasyonu bozuluyormuş. Adam haklı. Mahalle değil teknik direktör baskısı..