4 Nisan 2009

Hagi

"Hayatım boyunca maçlara karşımdaki rakip en fazla benim oynadığım takım kadar güçlü diyerek çıktım. Hiçbir takımı küçümsemedim. Hiçbir rakibi gözümde büyütmedim. Sahada kimseye boyun eğmedim." Gheorghe Hagi

3 Nisan 2009

Hafta Sonu Futbol

3 Nisan Cuma
21.30 Arminia Bielefeld - Schalke 04 (KANAL 24)
4 Nisan Cumartesi
14.00 Kasımpaşa - Karabük (D SPOR)
14.45 Blackburn - Tottenham (SPORMAX)
16.15 Denizlispor - Sivasspor (LİG TV)
17.00 Arsenal - Manchester City (SPORMAX)
17.00 Celtic - Hamilton (FUTBOL SMART)
19.20 Bristol City - Preston (FUTBOL SMART)
19.30 Fulham - Liverpool (SPORMAX)
20.00 Beşiktas - Kayserispor (LİG TV)
20.00 Bordeaux - Nancy (KANAL A)
21.00 Valladolid - Barcelona (NTVSPOR)
22.00 Caen - Toulouse (KANAL A)
23.00 Malaga - Real Madrid (NTV)
5 Nisan Pazar
13.00 Roda - Ajax (FUTBOL SMART)
14.00 Kartalspor - Manisaspor (D SPOR)
15.15 Trabzonspor - İstanbul Belediye (LİG TV)
16.00 Falkirk - Rangers (FUTBOL SMART)
17.00 Juventus - Chievo (NTVSPOR)
18.00 Manchester United - Aston Villa (SPORMAX)
18.00 P.S.G - Nice (KANAL A)
19.00 Fenerbahçe - Eskişehirspor (LİG TV)
20.00 Udinese - İnter (NTVSPOR)
22.00 Milan - Lecce (NTVSPOR)
22.00 St. Etienne - Marseille (KANAL A)
6 Nisan Pazartesi
20.00 Diyarbakırspor - Karşıyaka (D SPOR)
20.00 Gaziantepspor - Galatasaray (LİG TV)
credit:footballove

Cassano vs. Lippi

İtalya "İçlerindeki İrlandalı" Trapottoni'ye takıldı. Bari'deki maç 1-1 berabere bitti. Maçın neredeyse tamamına 10 kişi oynadılar. Pazzini hava topunda dirsek attı diye oyundan atıldı. Bana biraz ağır geldi karar. Pankart Cassano için. Lippi, Toni ve Gilardino sakatken bile Cassano'yu kadroya almadı. Sampdoria'daki partneri Pazzini'yi çağırıp iyice çıldırttı Cassano'yu. Tabii asıl dert maçın oynanacağı şehirdi. Cassano'nun memleketi Bari. Onlar da pankartlarla protesto ettiler Lippi'yi. Bu da "Lippi, facebook'u kontrol et. Cassano seni arkadaş listesine eklemek istiyor" der. Evet itiraf ediyorum bu gündemi biraz geriden takip eden bir post oldu(!)

Madalyonun Öteki Yüzü #2

Önce güncel olan haberi okuyalım: Zor günler geçiren Alper Tezcan, son çare olarak UEFA Kupası madalyasını satmaya karar vermiş ve madalya bir internet sitesinde 200 bin TL'ye alıcı bulmuştu.Ancak Radyospor'da Aydın Cingöz'ün programına katılan Alper Tezcan, madalyasının satılamadığını açıkladı.Talihsiz futbolcu, "Teklif verenler 200 bin TL'ye kadar teklif yapmışlardı ancak aslında paraları yokmuş. Bu yüzden madalya satılamadı" diye konuştu.
****
Şimdi Alper Tezcan hakkında blog arşivindeki Madalyonun Öteki Yüzü başlıklı yazıdan iki bölüm:
.....İki şahıs 500 liraya satışa çıkan madalya için 2-3 gün ekran başında kaldılar ki (!); fiyat 200 bin liraya kadar tırmandı. Açık arttırma kapandığında iki şahıs dışında ilgilenen olmadığı; bu ikilinin gün içinde onlarca kez fiyatı yükseltiği tablonun tepesine "ekomba" nickli bir alıcı yerleşti ve madalyayı aldı! Sonrasında alıcının gerekli yükümlüğü yerine getirmediği de yazıldı, söylendi.
.....Alper örnek alsın da; çarcur etmesin bu parayı... Tabii varsa ortalıkta böyle bir para!..

Mourinho Yeter

Mourinho sezon başından beri ne dediyse bu İtalyanlar hakediyor. Ne teknik adamı kaldı, ne başkanı ne kulübü ne de hakemi. Gelene gidene bodoslama yüklendi Mouriho. Por Bu adamın eşine ve çocuklarına bağlılığı meşhurdur. Porto ile Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu kutlamama sebebi, Porto taraftarından aldığı ailesine yönelik ölüm tehditleridir. Ailesini hep geri planda tutar, skandalı yoktur özel hayatında. İtalyanlar da kaşıyorlar Mourinho'yu. Çağırdıkları şov programındaki görüntüsü de herşeyi anlatıyor. Başka fotolar da var ama blog kasap vitrinine dönmesin. Bizde muhafazakar milletvekili dansöz yaklaştığında ne yaparsa adam da onu yapmış. Neyse kimse susturamıyor onu. Dün söyledikleriyle Tuttosport gazetesini çıldırtmış: "Milan'ın 3 televizyonu, bizim Inter TV, Juventus'un da Tuttosport'u var" demiş. Gazete niye böyle alınganlık göstermiş anlamadım. Resmi yayın organı gibi çalışıyorlar her gün. "Basta Mourinho" başlığı atmışlar. Manası "Yeter Mourinho". Ben s'yi ş yapıp okumayı tercih ettim bu manşeti. Mourinho Başta. Değil mi?

Yetim Podolski

Almanya, Galler deplasmanında 2-0 kazandı. İlk gol harika. Ballack'tan. Maçın pozisyonu ise Podolski ve Ballack arasında. Podolski kendisini uyaran Ballack'a tokatı çakıyor. Takım arkadaşları araya giriyor, olay büyümüyor. Ballack alttan almış maçtan sonra medya önünd: Kendisine taktik hakkında uyarılarda bulundum. Daha çok genç öğrenecek diyor. Bayern Münih'de üvey evlat zaten Podolski. Yetimhanede yetişmiş herkesin ezdiği çocuk gibi görürüm onu. Garibime dokunmayın diyesim gelir. Ballack ise tam tersi. Çete reisi gibi. Sevilecek adam değildir. Podolski iyi çakmış da; hayatını zorlaştırmış, bu saatten sonra bakalım milli formayı bir daha verecekler mi?

2 Nisan 2009

Rekora Doğru

"Estamfull" demiş bir gazete. Clemente'nin 31 maçlık yenilmezlik serisini egale etti Aragones+Del Bosque'nin İspanya'sı. 1994 Dünya Kupası'nda İtalya'ya 2-1 kaybettikleri maçın ardından yakaladıkları seri 1998'de bir hazırlık maçında sona ermiş, Fransa'ya 2-1 kaybetmişlerdi.Bu seriye Iniesta'nın golüyle Old Trafford'da İngiltere'ye yenerek başladılar 2007 yılında. 31 maçta 28 galibiyet, 3 beraberlik! Zayıf İzlanda ve Finlandiya ile berabere kaldılar. Bir de Euro 2008'de İtalya ile 0-0...Yenilmezlik rekoru 36 maçla Brezilya'ya ait. 15 maç seri galibiyet rekoru da Brezilya'da. İspanya şimdi ikisine de talip.

1 Nisan 2009

Türkiye:1 İspanya:2

Türkiye: Volkan Demirel, Gökhan Gönül , Hakan Balta, Emre Aşık,İbrahim Üzülmez, Tuncay Şanlı, Mehmet Aurelio, Emre Belözoğlu, Arda Turan, Semih Şentürk, Nihat Kahveci
İspanya: Iker Casillas, Sergio Ramos, Gerard Pique, Carlos Marchena, Joan Capdevila, Marcos Senna, Xabi Alonso, David Silva Xavi Hernandez, Albert Riera Fernando Torres
Yoğun bir iş temposunun içinde seyredip üstüne bir de 2010 finallerine gidememe ihtimali tavan yapınca uzun tutmamak lazım satırları. Madde madde gideyim bu gece.
* Ali Sami Yen eskiden, çok eskiden cehennemdi. Artık değil. Tribünler sanıyorum yine davetiyeli futbol seyircisiyle dolmuştu. Casillas da şaşırmıştır bu duruma!
* Madrid'deki onbirin sahaya çıkması, o 11 doğru 11'di demekti sanırım! Ben Nihat'ın yedek olduğu, Tuncay'ın forvet, Sabri ya da Ayhan'ın olduğu bir onbir bekliyordum.
* Kaleyi tutan, tutmayan şutumuz yokken golü bulduk. Ardından "Nihat atsa 5 olurdu" bile dedik yahu(!)
* İspanya tandemi sallandı, durdu, klasik onbirinden 3 eksik, kanat adamlarıyla geleneksel kısa paslar yerine çapraz uzun toplar ve arka direkler... Çalışmadığımız yerden geldi galiba!
* Bizim milli takımda bu iyiydi, o kötü demenin manası yok. Ası, yedeği, teknik kadrosu mutlak kazanmaları gereken maçı 1-0'dan 2-1 verdiler.
* Değişiklikler yine garipti. Batuhan'ı bu yaşta "Vieri" yaptık milli takıma!
* İspanyollar yenilmezlik serisini 31 maça çıkardı. Clemente dönemini egale etti. 11. seri galibiyetlerini aldılar. * Bosna'nın 6 puan aldığı 4 günde sıfır çektik. 2010 Haziran'ında Arjantin'i tutmak zorunda kalacağım ya, ona yanıyorum şimdi... O Arjantin de ben bu satırları yazarken (dk 70) Bolivya'da 4'lük oldu. Ne gece ama! 6-1 bitti. La Paz'da Maradona ve adamlarının beyinlerine oksijen gitmedi demek ki)
* Yorumlarda lütfen kimseyi kırmayın, hakaret etmeyin, vaktinize yazık. Ricamdır...

Gökhan Inler'in Fiyatı

Arda kaç milyon euro eder? Mehmet Topal? Gökhan Gönül? Bobo? Resmi teklif gelmediği sürece herkes gönlünden geçeni söyleyecek. Bir başka Türkten bahsedeyim. Gökhan İnler. İsviçre Milli Takımı'nda oynayan bir Türk. Serie A'da Udinese'de bu sezon iyi bir sezon geçiriyor. Menajeri Dino Lamberti'nin yalancısıyım: "18 milyon euroluk resmi bir teklif geldi "diyor. "Udinese, UEFA finali için İstanbul'a giderse (çok zor, golcüsü Di Natale sezonu kapadı) bu fiyat 25 milyona çıkar" diye de ekliyor Lamberti. Gökhan İnler bu kadar eder mi? Menajer doğru mu söylüyor? Peşinde Arsenal var, Juventus var. Var oğlu var. Şimdi oturup İnler 18 ediyorsa Arda, Topal, Gönül, Bobo kaç para eder? Bunu mu hesaplayacağız.

Juan Figer

Juan Figer'i spor sayfalarını takip edip bilmeyen yoktur. Daha yakından tanımak için Der Spiegel'in bir araştırmasını okumak lazım. Bir arkadaşım ulaştırdı. 2006 yılında yayınlanmış. İngilizce, 3 dergi sayfası (pdf). Vakit olsa çevirip yayınlayacağım. "Vaktim var, Türkçe'ye çeviririm" diyene saygılarımızı sunarız. Juan Figer, başta Alex ve Lugano olmak üzere çok sayıda futbolcunun menajeri. Galip Öztürk 30 Ocak tarihinde Sabah'ta hakkında uzun bir araştırma yayınlamıştı. İlginç bir adam Juan Figer. Uruguay kulübü Rentistas ilişkisi karanlıktan öte... Mahmut Uslu'yu bilmem ama o masaya ben otursam pazarlığa... Adamın suratına bakıyorum da; her saniye "bu bizi kazıklıyor "diye düşünürüm. Bir de, Ata Aksu'nun (bkz: foto 2) ikiz kardeşi gibi duruyor Figer fotoğraflarında.
Der Spiegel: Juan Figer

11'de 1

İspanya'da bugün 11 spor gazetesinden 1. sayfasını Türkiye-İspanya maçına ayıran tek gazete AS: Türkiye, en ateşli stadında İspanya'yı ağırlıyor: Tutkuların kazanı. Casillas, en fazla baskıyı hissettiğim stadlardan biri demiş. Del Bosque ise seyirci problem yaratmaz der..

Naklen Yayınlar

1 Nisan Çarşamba
21.00 Türkiye - İspanya (ATV)
21.45 Bosna Hersek - Belçika (FUTBOL SMART)
22.00 İngiltere - Ukrayna (NTVSPOR)
2 Nisan Perşembe
03.50 Brezilya - Peru (SPORMAX

31 Mart 2009

İki İspanya Arası

Bugün bir muhabir basın toplantısında Fatih Terim'e şu soruyu yöneltti: "İspanya'yı yenemediğiniz için 4 gündür eleştiriliyorsunuz" (Bu, "futbolda ne kadar ileri gittiğimiz" vurgusuyla veriliyor) Hayret ettim, Terim dört gündür eleştiriliyorsa bu maçı kaybettiği içindir. Terim'e Semih'i neden oyundan aldın sorusunu sormanın manası yok. Her teknik adam istediği değişikliği yapar, sonuçta "Semih'in çıkması hatadır" der yorumcu-İspanyol olanı da dedi zaten gazetesinde- ve çıkar işin içinden. Madrid'deki maç öncesinde günlerce "kazanmaya gidiyoruz" diyen teknik kadro neden "yenemediği"(!) için eleştirilemezmiş. Ben anlamadım. Hele bir de başka bir sorunun içinde "İngilizler Euro 2008'e gitmedi diye bu kadar baskı görmedi futbolcuları İngiliz medyasında" vardı ki, ömre bedel...
***
Santiago Bernabeu sonrasında "Bu muydu Torres, bu muydu David Villa" yorumları da okuduk. Bunlar geçen sezon "bu mu Capel bu mu Dani Alves" haykırışlarına benziyor. Milli Takım'a bardağın boş tarafından bakmayı deneyeyim. "Erol Taş Analizi" olsun bunun adı: Kalede Volkan, kritik hatalar yapar, olmadık yerde atılır, "yapma Volkan" dedirtir. Gökhan geçen sezonu aratıyor çokça, ataklara çıkamadı, fizik olarak ezildi. Emre Aşık zaten 2 maçta bir kırmızı kart görür, 37 yaşında, sakatlar olmasa bu kadroda işi ne. Hakan Balta stoper değil ki! İkili mücadelelerde sert değil, hava toplarında zamanlaması zayıf. İbrahim Üzülmez'in Santiago Bernabeu'da işi ne! 10 yıldır Beşiktaş ondan çekiyor. Emre hep dert, hep sakat. Hücuma destek vermez, problem çıkartır. Aurelio, 2 aydır İspanya'da formsuz, takımı ligin dibinde. Arda'nın 60 dakikalık kondisyonu var, kendisini izleyen menajerler olunca baskı altında kaldı, adam bile geçemedi. Tuncay futbolunu geliştiremedi, hala adamın içinden geçmeye çalışıyor, devamlı ayağı kayıyor. Nihat, sezon başından beri sakat, güçsüz, bu sezon La Liga'da golü yok. Semih de zaten Fenerbahçe'nin yedek santrforu, Güiza'nın ölüsünü bile zor kesti. Kim kaldı geriye doğramadığım(!) Kazım-İbrahim Kaş takımında oynamıyor, Nuri yerinde sayıyor, Gökhan Ünal takımında 2 metreden atamıyor, Batuhan ve Sercan'ın da daha bıyıkları terlemedi... "
***
Ali Sami Yen'deki maçın, Bursa gibi kötü zemine sahip bir stada alınması gerektiği yorumlarını da okuduk, dinledik. Bu bana "Batıda düello yapılır, doğuda pusu kurulur"u hatırlattı. Geri kalmışlığımızın kalıntısı bu talepler. Müshil de atalım yemeklerine (!) Sıcaktan etkilenirler diye Finlandiya'yı da Antalya'ya götürmüştük. Skor neydi?
Ne yorum yaparsak yapalım, televizyondan izlediğimiz maçlar hakkında haddimizi bilmemiz lazım. İlk maçta Emre ve Aurelio'nun başarılı alan savunmasını gösterecek olan ekranın büyüklüğü değil, Santiago Bernabeu'daki bir koltuktur. Ercan Taner'in sesinden en çok duyduğumuz futbolcu, "en iyi oynayandır" ile nereye kadar? Ne beklerin kademesine giren stoperler; ne o boşluğu bırakan bekler, ne boş koşu yapan forvetler; ne de boşken atılmayan 40 metre ters toplar bu ekranda görülmüyor.
Yarın akşama gelirsek; bu kez onbirini -resmen olmasa da- afişe eden Del Bosque oldu. İki kanat Riera ve Silva olacak. Forvette Torres'e en yakın adam ise Xavi. Reira'nın Liverpool'da degajdan gelen topu gol yaptığını hatırlatmak lazım. Bu ikiliyi alan bırakırsa uzayıp giderler. Ünvan ve puan tablosu açısından İspanyollara bir beraberlik de yeter. (skordan gayrı; Xavi ve Torres'in 60 dakika oynayıp yerlerini David Villa ve Güiza'ya bırakıp 4-4-2'ye dönmeleri de yüksek ihtimal son 30'da) Bizim kazanmamız lazım. Madrid'deki onbirden 2 ya da 3 kişi değişecek gibi duruyor. Belli olmaz belki de aynı 11 çıkar!..

İspanyol Hadisesi

Hanımefendiye kısaca İspanyol Hadise'si diyebiliriz. Eurovision'da İspanya'ya temsil edecek. Soraya Arnelas. Şarkısı, La Noche es para mi. İspanyol milli takım kampında promosyon yapıp, cd dağıttı...

İçimizdeki Liverpoollular

Dün Atatürk Havalimanı. Kimse bu arkadaş tebrik ediyorum. Futbol sevgisi budur. Bütün sezon ekranda gördüğü ,sevdiği takımın golcüsü İstanbul'a gelmiş. Üşenmemiş giymiş formasını, gitmiş havaalanına. Bir imza, bir foto için...

30 Mart 2009

Milan'da İki Mucize

Milan'da iki Brezilyalı'nın ilginç hayat hikayeleri var. Kaka'nınki bildik artık. Brezilya'daki futbolcu hikayeleri her zaman yoksul bir ailenin çocuğu idi ile başlar. Kaka için geçerli değil bu. 18 yaşında dedesinin evinde havuzda düşüp omurgasından operasyon geçiren ve yürüyememe ihtimali olan Kaka için doktorlar mucize yorumu yapmışlar. Zaten Kaka'nın dindarlığı da, İsa'nın Atletleri üyesi olması da buradan gelir. Pato ise 11 yaşında iki kere sol kolunu aynı yerden kırmış. Doktorlar kolunda tümör belirlemişler. Travma sonrasında kemik kanseri ihtimal dahilindedir. Pato'nun kolundaki tümör alınmış ve patolojide iyi huylu olduğu ortaya çıkmış.

Çarşamba Akşamı İspanya

İspanya 30 maçtır yenilmiyor. 31 olursa Clemente'nin serisini yakalayacak Del Bosque. Galibiyet serileri 10 maç oldu. Evlerinde kazanıp bu işi bitirdik havasına girdiler. İstanbul'da maça konsantre olmak için tek sebepleri bu yenilmezlik serisi. Barcelona ve Villarreal'nin bir hafta sonra Şampiyonlar Ligi maçları var, medyanın rotasyon baskısı yapacağından bahsetmiştim. Peki İspanya Çarşamba akşamı hangi onbirle sahaya çıkar? Kale ve defans dörtlüsünde bir değişiklik yok. Orta sahada Xabi Alonso ve Senna göbekte, kanatlarda David Silva ve Reira olacak gibi. Forvette Torres'in yeri garanti. İlk maçta sakatlığı yüzünden sahada gezinen David Villa'yı yedeğe çekip Torres'in arkasında da Xavi'yi koyacak Del Bosque. Bize "Osmanlılar" diye hitap eden Marca muhabirinin antrenman notları budur. Yoksa; "Del Bosque ile konuştum haberler iyi" demiyorum...

Ianis Zicu

Hagi'nin veliahtı diyorlardı bir zamanlar onun için. Hagi'nin de çok beğendiği bir solaktır. Bir dönem Galatasaray'a geleceği söyleniyordu. Inter gelecek var diye aldı ama olmadı. Serie A'da tutunamayan Rumen futbolcular listesine eklendi. Ianis Zicu... Harika bir gol atmış, buyrun burada... Video: Zicu

Kim?


Moreno Torricelli. Doğru cevap 13 dakika sonra tifo'dan geldi.

Santiago Bernabeu'dan Uzakta

Bu dün İspanya'da onbir Türk'ün değil; bir başka Türk futbolcusunun hikayesi. Çok değil 3 yıl önce milli takım formasını giyiyordu. En iyi zamanında Real Madrid onu istiyor diye de haberler çıkmıştı. Dün gece bizim milli maçtan 2.5 saat önce, Necati Real Sociedad'ın Castellon deplasmanı kadrosundaydı. Sezon başından beri gol atamayan Necati, Abreu'nün yokluğunda ilk onbirde diye vermişti yerel medya. Necati dün onbirde forma giymedi. Oyuna sonradan da girmedi. Real Sociedad, Castellon deplasmanında 3-0 kazandı. Maç bittiğinde İspanya-Türkiye maçının başlamasına 30 dakika vardı. Nihat topu auta atarken ; Necati takım otobüsünde havaalanına mı gidiyordu ya da Pique'nin golüne Castellon'da (Valencia) bir otel odasında mı üzülüyordu? Bilmiyorum.