Bu fotoğrafa bakıp son haftada kaybedilen şampiyonlukların travmasını mı yazmak lazım, Barcelona’nın Dream Team’ini mi? Yoksa yolu oralardan geçen Hagi’nin Parken’da oyundan atılmasını mı? İtiraf edeyim dağınık bir senaryo oluştu kafamda. Hagi ile başlamaya karar verdim. Yakın zamanda bir futbol sohbetinde “Ya Parken’da Galatasaray penaltılarla kaybetseydi?” demiştik. Muhtemelen oyundan atılan Hagi ertesi gün darağacına çıkartılacak; belki de Türkiye’de 5. sezonunu oynamadan ayrılacak; penaltıyı kaçıran(lar)ın Galatasaray kariyerleri bugünkünden kısa olacak; belki de Fatih Terim, Fiorentina’ya gitmeyip, takımının başında kalacak; belki beşinci şampiyonluğunu alacak ve Aziz Yıldırım belki de büyük tesis hamlelerini yapmaya fırsat bulamadan başkanlıktan ayrılacaktı. Herşeyi o penaltılar belirledi. Galatasaray’da 96 ruhu denilen şey tuz ruhu olmadıysa; bunu mutlu biten hikayeye borçlu. Tıpkı altı yıl sonra kazandıkları travmatik şampiyonluğun Galatasaray’da Hakan Şükür ve Hasan Şaş’ın kariyerlerini uzattığı gibi…
Dönelim fotoğrafa... Kaybeden Real Madrid, kazanan ise Barcelona. Üstelik bir kere değil iki kez üstüste! 1991-92 sezonunda iki puanlık sistemde Barcelona 55 puanla şampiyon, son hafta Tenerife deplasmanında kaybeden Real Madrid ise 54 puan. Bir önceki hikayenin adamı Hagi burada da başrolde. Hagi, Michel, Luis Enrique, Hierro, Sanchis, Chendo ve Butragueno’lu Real Madrid. Maqueda, Gordillo, Hugo Sanchez, Prosinecki ve Alfonso da var kadroda. Teknik direktör ise Hollandalı Leo Beenhakker. Cem Uzan’ın Berlusconi olmaya karar verip İstanbulspor’a getirdiği hoca işte! Barcelona’da ise Cruyff var kulübede. Bakero’nun uzatmada attığı golle Kaiserslautern’i geçip finale yürüdükleri, Wembley’de Sampdoria’yı uzatmada Koeman ile yıkıp ilk Şampiyon Kulüpler Kupası’nı aldıkları sezon... Zubizarreta, Koeman, Bakero, Laudrup, Amor, Stoichkov, Begiristain’lı kadro.
Gelelim ertesi sezona. Fotoğraftaki Real Madrid’li Michel... Son hafta yine Tenerife deplasmanı. Zamorano da var kadroda genç İsmail Urzaiz de. Hagi ise Brescia’ya gitmiş. 57 puanda kalıyorlar o sezon. Cruyff’un Dream Team’i ise aynı kadro. Tenerife’in hocası ise eski Real Madrid’li Valdano. Bir zaman sonra Redondo ile birlikte Madrid’in yolunu tutacaklar. Barcelona 58 puan topladı o sezon şampiyon olurken. Yine ellerinden tutan Tenerife’ydi. Gol kralı ise 28 golle Deportivo La Coruna’dan Bebeto.
Bir sezon sonrasına gidelim... Yine iki puanlık sistem. Barcelona son hafta evinde Sevilla ile oynuyor ve 5 atıyor. La Coruna’da maç 0-0. Dakika 86, La Coruna penaltı kazanıyor. Romario’nun 27 golle gol kralı olduğu sezonda 16 gol atan Bebeto kaçıyor, atmıyor. Djukic de kaçırıyor penaltıyı. Kazansalar bir puan farkla şampiyon olacaklar. 56 puanlı iki takımdan Barcelona averajla şampiyon oluyor!
Bu sezonun yıkıp geçen Barcelona’sı öncesinde Arrigo Sacchi’nin Milan’ıyla en iyi takım olarak kabul edilen Cruyff’un Dream Team’i 4 yıl arka arkaya şampiyonluğu üçünü işte böyle kazanıyor. Burun farkı mı diyelim yoksa foto finiş mi?
Filmi geriye saralım. 87-88 sezonunda iki hoca çalıştırıyor Barcelona’yı. Önce Aragones ardından Venables. Victor Munoz, Schuster, Lineker’li kadro. 6. sırada bitiriyorlar ligi. Akbaba Beşlisi’ne sahip Real Madrid’den 23 puan fark yiyorlar. Ertesi sezon Cruyff geliyor. Başkan Nunez. Bu kez zorluyorlar Real Madrid’i ama yetmiyor. 57 puanla 5 puan geride 2. sırada bitiriyorlar. Cruyff’un ikinci sezonunda Real Madrid uçuyor. 62 puanla şampiyon. Barcelona 11 puan fark yerken 38 maçta 10 kez sahadan yenik ayrılıyor. Cruyff 3. sezonunda başarıyor. Barcelona 57 puanla şampiyon. İkinci Atletico Madrid’e 10, 3. Real Madrid’e 11 puan fark atıyorlar. Ardından işte o foto finişle gelen 3 şampiyonluk geliyor. Son iki sezonunda Real Madrid ve Atletico Madrid’in şampiyonluğunu seyreden Cruyff hiç kupa kazanamıyor. Başkan Nunez de hayatının hatasını yapıyor ve ona kapıyı gösteriyor. Katalanlar Nunez’i bir daha kolay kolay affetmiyor...
Dream Team'in pamuk ipliğine bağlı hikayesidir bu. Oynadıkları futbolun güzelliği değil kazandıkları kupalar onların bugün bu sıfatla anılmalarını sağlıyor. O günlerin şahidi olmayanlar ya da arşive girip bakmayanlar eminim Barcelona’nın uzak ara şampiyonluklar aldığını da hayal etmiştir. Michel’in avuçlarından kaçıp giden şampiyonluğa bu bakışı diyor ki, bu oyunda bir gol, bir penaltı, bir direkten dönen top vezir de eder adamı rezil de…
Nostalji oldu,güzel oldu.Elinize sağlık.Birde o Nunez'i varya...
YanıtlaSilCruyff'un önünde tekrar tekrar saygı,sevgi ve hayranlıkla eğiliyorum."Allah başımızdan eksik etmesin.":)
Redondo... Real Madrid'e şöyle bir topçu lazım işte. Onu yollayan Perez'in yeniden başkan olması ise adamda hiç umut burakmıyor.
YanıtlaSilValdano'nun sampiyonlugun kactigi o meshur mactan sonra Real soyunma odasinda Madridliler'le birlikte agladigi rivayet edilir.
YanıtlaSilkaybedilen her macdan sonraki ruh hali zaten yikimin ta kendisi iken, kazandim, artik elimde dedigin ama son anda kacirdiginin acisi tarif edilemez.
YanıtlaSili was there in 1992. we lost that match because of hagi.. first half hagi scored a magnificent free-kick. then second half 2-1 real madrid. 77 minute hagi didn't give to butragueno turnig ball 2-2. after 3 minutes again hagi. michel was free but hagi missed the ball then 3-2 tenerife. after the game ultras sur clashed with police. and i. 200 real madrid fans arrested. i was arrested too. and i was in prison 2 weeks. because of society security... prison for what ? for madrid. after 1992 i never go to abroad games in spain..
YanıtlaSilhagi is a dissapponting for madrid. new puskas ??? nooo....
we'll never forgive hagi. we don't hate but no forgive. if hugo sanchez played that match we would win..
Çok keyifle okudum. Eline sağlık..
YanıtlaSilvallahi hiç biri appiah'ın son dakika topları kadar etmez benim gözümde:)
YanıtlaSilmesela buna benzer bir de inter'in bir penaltı hikayesi vardı yanılmıyorsam ronaldo'nun geldiği sezon.
Djukic penaltiyi 90. dakikada kaçirdi diye hatirliyorum. O gece Barcelona ilk yari 2-0 magluptu ve iki mac berabere bitse yine Deportivo sampiyondu.
YanıtlaSil4-2 hatirliyorum ama 5 olmus olabilir.
Ertesi gun benzer tabloda biz sahaya ciktik, aynisi olacak diye cok korkuyordum, nitekim 0-0 ken Tugay da penalti kaçirdi ama Bursa'yi 2-0 yendik, bir başka dram da Karabük'te yaşandı, Karabük ligin dibinden kopup gelmişti İlyas ile, rakipleri Zeytinburnu'ndan son 10 dakikada 2 gol yiyerek 2-1 maglup oldular ve kume dustuler (dakika ve skorda hata olabilir check etmedim)
Bay Y.
güzel bir yazı bu posttada tajik kayıplar olarak yayınlanmış benzer ve hoş bir yazı mevcut.
YanıtlaSilhttp://tukresoccer.blogspot.com/2009/04/trajik-sampiyonluk-kayplar.html
hatta hiç unutmam tribünde önümdeki çocuk Zeytinburnundanmış, abisi ile babası Karabük'e gitmiş, o Galatasaray maçına gelmiş; Zeytinburnu gollerini radyodan dinleyince inanılmaz sevinmişti, sarılmıştı vs. o gün kamuoyu İlyas Tüfekçi ve Karabük'e çok üzülmüştü ama ben onu görünce sevinmiştim.
YanıtlaSilFutbol böyle birşeydi.
hagi her zaman farklıdır Galatasaraylının gözünde..kupayı alamasaydık ta pek bişey demişmezdi sanırım..Galatasaraylının futbola bakışını değiştiren adam o..I LOVE YOU HAGİ
YanıtlaSil