21 Mart 2009

Abidin Dino-1966 Dünya Kupası

Bir e-postayı paylaşmak istiyorum. Usta belgeselci Ömer Tuncer, Abidin Dino imzalı 1966 Dünya Kupası belgeselini bulmuş ve en güzelini yapıyor, paylaşıyor. Futbolseverler adına Ömer Tuncer'e ve bilgiyi paylaşan Tuna Poyraz'a teşekkür ediyorum...
"Filmi İngiltere'den ikinci el bir VHS olarak buldum ve getirttim. İlk DVD kopyasının alınmasından sonra aynı şeyi ikinci kez denemeye kalkınca bant bozuldu. Yani paylaşıma açtığım kopya, ilk transfer edilen bu DVD kopya ve ondan alınan XviD'dir.Bir de birkaç yıl önce Yapı ve Kredi Bankası'nın İstanbul Galatasaray Şubesinde Abidin Dino'nun bu filmle ilgili çalışmalarının sergisinin açıldığını ve bu konuda iki de kitap bastığını anımsatmak doğru olacaktır. Bu kitaplardan biri bu filmin yapılış hikayesini anlatmakta, öteki ise bu film için yapmış olduğu çizim, desen ve taslakları içermektedir. "
Kendisine buradan ulaşabilirsiniz:

3 yorum:

  1. siz de en güzelini yapmışsınız, bizimle paylaşmışsınız. teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Bülent Timurlenk,

    bir arkadaşımın bana yıllar önce hediye ettiği Tunca Arslan'ın "Futbol ve Sinema" kitabının 'Belgeseller' bölümünde Abidin Dino'nun bu film ile ilgili bir notu vardı. Türkiye aday kadrosuna bir anda 35 yorum gelebiliyor ama bu post yeterince ilgi görmemiş. Buraya Abidin Dino'nun o notunu aktarayım, malesef copy paste için elimde bir kaynak yok, kendim yazacağım. Bu çalışmanın değerini anlaması için blog okuyucularının, belki de Abidin Dino'nun kendi ağzından ne zorluklarla gerçekleştirildiğini okumaları uygun olabilir:

    "Yazdığınız gibi, filmin kurgusu için geceli gündüzlü çalıştım. Bu uğurda, üçer kişilik, dört grup kurgucunun başında, aralıksız bir seçme sorumluluğunu yüklendim. 300,000 feet filmden gerekli parçayı bulup yerine yerleştirmek için, belleğimizi fazlası ile kullanmamız gerekiyordu. Tokyo olimpiyat filmini 8 ay boyunca kurgulayan Japon sinemacıların bol vaktine karşılık, bana verilen zaman bir tek aydan ibaretti. Ayrıca, bir ay seslendirme ile, renkli denetleme eklenirse, 2 ay gibi rekor sayılabilecek bir süre içinde, filmi kontrat tarihine yetiştirdik.

    Ancak belirtmek istediğim nokta bu değil... Filmin çekişinden önce, yüzlerce resim çizerek, maçların hangi anlayışla çekileceğini, kameraların ne zaman, hangi zeviyelerden, hangi irilikte, nasıl yaklaşmalar ve uzaklaşmalarla konuyu deşeceklerini kararlaştırdım. Başka başka sahanlıklarda yerleştirilen kameraların planlanmasından başka, final maçında Wembley'de 4 kamerayı çukurlara oturtmak uğruna, federasyon başkanı Sir Stanley Rous ile az mı tartıştık!.. Alanın düzeyinden tut da, kale arkasına, ya da ışık kulelerine varıncaya kadar her şeyin hesaplanması önemli idi. Kameraları gezer konuşurlarla (walkie-talkie) yönetmek de bana düşüyordu. Fakat, her şeyden fazla, çizgili senaryonun fayda sağladığını düşünüyorum. Rejisör olarak seçilmem de, bu hazırlık çalışması sonrası kesinleşti. Elbette ki, rejisörün, bir maçtaki olayları peşin olarak bilmesine imkan yok, ancak belli bir durumda operatörden beklenen şeyi anlatmak pekala mümkün oluyor. Örneğin oyuncularla hakemin kavgasının hangi maçta patlak vereceğini bilmiyordum, ama çekicilere bu durumda nasıl çalışacaklarını anlatmış durumdaydım. Nitekim, Arjantin-İngiltere maçında resimlerim fazlasıyla gerçekleşti. Yaralanma, koğulma, penaltı, seyircilerin tutumu, takımların özelliğine göre çekiş cinsinden birçok konuyu önceden açıkladım. Hiçbir kamera başıboş çalışmamıştır. Renk konusu, maçlardan önce, Tecnicolor'un uzmanları ve çekicilerle başka başka saatlerde ve hava şartlarında yapılan deneylerle araştırıldı. İngiltere'de, yağmurlu bir günde, saat 19:00'dan sonra biten bir maçı renkli olarak çekmek olanaksız sayılıyordu, bunu başardık. Filmin renkli baskısında, labaratuarda ayrıca önemli değişiklikler yapıldı. Bugün artık belirli bir negatiften bambaşka renkler elde edilebiliyor, kimi söndürülebiliyor, hatta büsbütün değiştirilebiliyor.

    İş bununla da bitmiyordu: Maçlar sönük geçseydi, ne yapılacaktı? O takdirde, maçlar kadar, maçlar sırasında Londra şehrindeki hayata, maç dışı futbol tutkusuna geniş yer verilecekti. Vakit kaybetmemek için, bu parçalar çekildi de... Bir saatlik filmi sürdürecek kadar bir Londra hikayesi duruyor kutularda... Prodüktör Octavio Sonoret bu alanda sınırsız yetki vererek, Portobello Road mahallesinde acaip yaratıklardan tut da, Bibas Boutique'teki tavus kuşu misali kızlara varıncaya kadar, küçük buluşlarla futbola bağlanmış anlatımları çekmemizi gereksiz bulmadı. Fakat maçlar ilginç olunca, kurgu sırasında bu sahneler, biraz üzüntü ile, tekrar kutulara döndü. Müzik ve konuşma üstüne verilecek kararlar da az önemli değildi. Hele seyirciler üstüne, büyük kısmı kullanılamayan neredeyse sosyolojik bir araştırma bile yaptık. Raslantı değildi bunlar... Filmde kalan parçalar bile, bu bakımdan belki ilginç...

    Bunları anlatmaktaki maksadım, bu genişlikteki bir konuyu kavramanın sırf bir kurgu işi olmadığını anlatmak için... Tokyo Olimpiyat filminin Ichikava gibi bir rejisöre çektirilmesi, gelecek Kış Sporları Olimpiyatlarının Lelouch ve Reichenbah gibi iki ünlü sanatçıya birden verilmesi bu çeşit konuların kurgudan öte zorluklar göstermesinden ileri geliyor."

    YanıtlaSil
  3. bunu rapide yüklemek mümkün değil mi?

    YanıtlaSil