Bu ülkenin futbolunda başarı ve başarısızlık kriteri nedir? Ben bilmiyorum. Ertuğrul Sağlam'ın "adam gibi" istifasına geleceğim ama önce teknik adam değişikliği öncesi Beşiktaş'ın durumuna bakalım. Takım geçen sezonu kupasız kapatmış. Şampiyonlar Ligi'ne gidilememiş. Sağlam sezon boyunca oynattığı futbolla çoğu kez eleştirilmiş. Herşeye rağmen -bence yanlış- devam kararı çıkmış Beşiktaş yönetiminden. Üstelik 9 milyon euro para sadece 2 stopere verilmiş. Beşiktaş 6. hafta sonunda ligin namağlup iki takımından beri. Ligin namağlup lideri Trabzonspor ve İstanbul Büyükşehir deplasmanlarında berabere kalmış ve kalan 4 maçını kazanmış, puan tablosunda 3. sırada. UEFA Kupası'nda da izleme şansı olmayan Ukrayna'nın yorumculara göre "adını bilmiyorsak köy takımıdır" dediği M.Kharkiv'e seri başı olduğu 1. turda elenmiş. Sanki sokaktaki Beşiktaşlı "bu kadro Kadıköy'de final oynar"a inanmış gibi! Bu tabloyu gidip bir Avrupalı gazeteciye anlatsak ve "bu takımın teknik direktörünü istifaya zorladılar" desek; "futbol tarihine geçtiniz" cevabını alırız. Ben şahsen Avrupa'da bunun bir örneğini daha görmedim... (Üstelik ezeli rekabetin diğer iki yakasında Skibbe, Şampiyonlar Ligi'nden elenip 10 milyonu toprağa gömmüş, Los Galacticos kadrosuyla 6 haftada 7 puan yitirmiş, Fenerbahçe Aragones ile 6 maçta 4 mağlubiyetle 36 yıl sonra en kötü başlangıcı yapmışken oluyor tüm bunlar...)
***
Gelelim istifaya. "3 büyükler başkanlık sistemiyle yönetilir, yönetim kurulu üyeleri başkan ne derse onu yaparlar" denmiyor mu bizim ülkede? Peki Kharkiv maçı sonrasında Sağlam'ı kelime cambazlığına soyunup istifaya davet eden 2 yönetici kimin adına, kimden izin alıp konuşuyor? Elbette ki 3 hocanın "arkasındayım" deyip sonra da yollayan Demirören'in. Bir zamanlar Del Bosque, Lig Tv'de Ömer Güvenç'in karşısında "istifayı düşünüyor musunuz?" sorusu karşısında nasıl kan, ter içinde kaldıysa; Sağlam Hacettepe maçı boyunca öyle geldi ekrana. Dokunsan ağlayacak gibiydi. Kahreden bir görüntüydü. Ardından Sağlam istifasını verdiği basın toplantısını yaptı. Tazminat almadan, yıllık ücretini, ekibinin alacağına dokunmadan gittiğini söyledi. Medya adam gibi adam ilan etti Sağlam'ı bu karar sonrasında. Hoş kendisi de kendini öyle tarif etti ya! Sağlam'ın adamlığını ben ölçemem. Ölçenler, birimi nedir bu işin onu da yazsınlar. Sağlam gönül rızasıyla mı istifa etti yoksa istifaya mı zorlandı? Tazminatı almadı diye adam gibi adam mı oldu? Parasının peşini bırakmayan Del Bosque adam değil miydi? Sağlam kahramanlığa soyundu ama bunun adı benim gözümde ucuz kahramanlık. Beşiktaş yönetimine "
madem beni ve ekibimi istemiyorsunuz verin yıllık ücretimizi, sezonun geri kalanında evimizde oturalım, biz Beşiktaş'tan ayrılıp 3 hafta sonra Konya-Denizli'nin başına geçecek teknik adam değiliz" diyemedi. İstenmediği yerde elbette durmayacaktı Sağlam. Lakin bunun bir bedeli olmalıydı. Siz iyi yaptığınıza inandığınız işinizde yerinize adam arayan patronunuz size gelip haksız yere "istifa et" dediğinde tazminatınızı bırakıp gider misiniz? Yoksa kıdem tazminatınızın hesabını mı yaparsınız?
***
"Demirören gitmeliydi" diyenlere de kulüpten 40 milyon euro alacağı olduğunu hatırlatırım. 3 büyükler dernek statüsündedir ama Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın, başkanın patron olduğu İtalyan kulüplerinden bugün itibariyle bir farkı yoktur. Fenerbahçe'de hesabı karışık (!) 70 milyon euro yeni bir başkan adayı çıkmaması için yeterli engeldir mesela...
***
"
Beni üç yılda buraya getiren Allah, buradan da geri göndermeyecektir. bundan adım gibi eminim" demişti Ertuğrul Sağlam tam bir yıl önce. İşinin Allah'a kalmadığını, kaderinin Demirören'in iki dudağı arasında olduğu anlaması için aradan bir yıl geçmesi gerekti. Futbol düşünen, yazanları ilgilendiren adamlığı değil teknik direktörlüğü olmalı. Biz ne kız alıyor ne kız veriyor; ne de ortak bakkal dükkanı açıyoruz kendisiyle. Sağlam için geçen sezona dair 2 not düşeyim. 3 büyüklerde teknik direktörlük yapıyorsan Ali Sami Yen'de derbi maça yarım saat kala Lig TV'de canlı yayına çıkıp soruları cevaplamayacaksın, taktiğini anlatmayacaksın. Bu kadar kolay ulaşılır olmak sonunda seni sıradan ve değersiz kılar. Ki öyle oldu. İki, "Legrotagglie kim? Tanımıyorum" demeyeceksin. Leggrotagglie Juventus ile 2011 yılına kadar sözleşmesini uzattı. Artık boş vaktin çok, 2 hafta sonra onu Real Madrid'e karşı izleyeceksin...
***
Lig TV'de Mustafa Denizli yorumculuğa başladığında, onun için ekranda görünüp ertesi hafta bir takımın başında sahaya çıkan teknik adamlar sirkülasyonunda yer almaz demişim. Ve haltetmişim... Lig TV yorumcusuz mu kalacak canım!
Denizli'nin nasıl geldiğinden öte, Beşiktaş Demirören döneminde 4 hocanın nasıl gittiğini muhasebesini yapmalı. Dört yerini beşe bıraktığında hikaye farklı olmayacak çünkü...