Çeyrek Final
Claudia Gerini ziyadesiyle güzel kadındır. En son La Sconosciuta'da seyrettim onu. Kendisi Roma taraftarı olur(muş). Roma bu sezon şampiyon olursa Circo Massimo'da bikini ile kutlamalara katılacağını açıklamış. Bu eski numaradır. Roma'nın son şampiyonluğunda da Sabrina Ferilli meydanlara atmıştı kendini.
Foto Bayern Munih-Anderlecht maçından. Arkadaşlar Ribery'den forma istiyorlar ama Fransızca, Fransızca olalı böyle zulüm görmemiştir.
Avrupa Kupaları'da Mart ayına 7 takımla gelen İngilizler Şampiyonlar Ligi'nde tulum çıkarmıştı ama UEFA Kupası'nda işler yolunda gitmedi. 3 İngiliz'i de kapının önüne koydular. Fransızlar da artık iki kupada da yok. Fiorentina kaleci Frey sayesinde turu geçti. Gerets, Rusya'da 2-0 kaybetmişti, yine aynı skoru alınca Zenit'e turu verdi. Marsilya'lı futbolculara ırkçı tezahürat yapan tribünleri yüzünden Zenit'in kupadan ihracı gündemde bu arada. B. Munih, Fiorentina, B.Leverkusen, PSV, Getafe, G. Rangers, Zenit ve S.Lizbon çeyrek finalde.
Ne alaka bilmiyorum ama okuduğum Henry röportajı sonrası ilk şu geldi aklıma: Formula 1'de Hakkinen'in çocuğu olduktan sonra tur başına 1 saniye yavaşladığını okumuştum bir yerlerde. Yanlışsa biri düzeltsin. Şimdi burada pası Thierry Henry'e atayım. Barça'da problem adam kendisi. Açıkçası Barça'da da çok iş yapacağına inanıyordum. Olmadı. Arsenal öncesi Juve'de de kanatlara mahkum etmişlerdi; soluğu Londra'da almıştı. Şimdi yine aynı hikaye. Rijkaard'ın taktiğinden memnun değil. Bunu da açık açık söylüyor. Gelelim asıl mevzuyu. Bu futbolcular da etten, kemikten elbette. Henry geçen sezon boşandığını ve kızı Tea'yı 8 ayda 3 kez görebildiğini ve baba olan herkesin ruh halini anlayabileceğini söylüyor. Henry'e hak veriyorum şahsen, ben o halde olsam kramponun ipini bağlamaya mecalim olmazdı. His yaptık, akşam Raul'a çikolata alıp gitmek lazım eve. Baba olmak ne demek? demişti bir arkadaş. Hayatın ikinci 45 dakikasıdır ve hakemin maçı bitirmesini hiç istemezsin demiştim bir zamanlar.
Barselona medyası puan farkı 8'e çıkınca kendini transfere verdi. Adı geçen kulüp Barcelona olunca şunu alamaz, bunu alamaz demek olmaz elbette de; bir liste var sanırsın Messi hariç bütün kadroyu yolluyorlar. Fotodakiler aslar tabii. Alves sezon başında Chelsea ya da Real Madrid'e gidiyordu. Bu sezon sonu kesin ayrılır bence Sevilla'dan. Ribery'i unutsunlar, Bayern Munich Şampiyonlar Ligi'ne dönüyor. Luis Fabiano da olası bir transfer. Benzema bir sezon daha O.Lyon'da kalacağım diyor ama başkan Aulas çantayı gördü mü hemen satar. Listenin devamına gelince, Poulsen, Lahm ve Garay var, onları yazmıştık zaten. Orta sahada Lampard 2 yıldır geldi-gelecek zaten. Bir de Liverpool'dan ayrılacak denilen Xabi Alonso var. Gideceklere gelince Thuram ve Zambrotta kesin ayrılıyor, Deco'nun da son sezonu olacak gibi. Ronaldinho kalırsa sürpriz olur. Keza Henry'nin de kadroda tutulacağını sanmıyorum. Yukardaki dörtlüyü görünce "yavaş" dedim...
Üzerinde River Plate forması olmasa Mehmet Topuz derdim. Bu kadar benzerlik olur. Arjantinli Mauro Rosales, Topuz'un ikiz kardeşi gibi bu fotoda. Newell's'dan yetişme. Avrupa gördü. 2 sezon Ajax'da forma giydi ve 2007'de River Plate'e geldi. Mehmet Topuz'dan 2 yaş büyük, 1981 doğumlu...
Bu Alex'i, Alex de Souza sananlardan yarın "Juventus istiyor" manşeti bekliyorum dedim Salı günü. Birgün gecikmeli geldi. Perşembe sabahının manşetlerini süslüyor Alex ve Juventus.
Menajer Juan Figer, italyan sitesi calciomercato.com 'a konuşmuş, Juve'nin Lugano 'yu istediğini bir de Alex Silva'dan bahsetmişti. Menajerin bahsettiği Alex Silva, Alex de Souza değildi. İtalyanların kafası karışmıştı. Kim olabilir Alex Silva? diye sordum blogda. Dostlar, Brezilya'da bir defans oyuncusu olduğunu söylediler yorumlarda.
Kaynak olarak calciomercato.com'u gösteren de var -ki orada açık açık Alex Silva defans oyuncusu yazıyor sonra orta saha olarak değiştiriyorlar ama bu da yetmiyor çünkü Figer, oyuncunun bir diz ameliyatı geçirdiğinden ve ancak nisan ayından oynayabileceğinden bahsediyor(il giocatore torna da un intervento al ginocchio e potrà giocare solo ad aprile)- , goal.com'dan alan da var. Goal.com da çok matah bir siteymiş gibi. O site de aynı zokaya düşmüş, araştırmadan Alex'i, Fenerli Alex diye yazmışlar haberde. Hikayenin birinci perdesi burada. Şimdi gazete haberlerine bakalım:
14 Mart Cuma
Şimdi bazılarına göre ne Diego Capel ne de Jesus Navas beş para etmez. "Bu muydu kardeşim?" diyorlar. Göreceğiz kaç para edecek bu adamlar? Sevilla'nın kanat oyuncusu geleneğinde biraz geriye gidelim. Sevilla'nın 2 UEFA Kupası'nı daha rüyasında görmediği sezonlar. Taraftarın ilahı Jose Antonio Reyes. 18-19 yaşında fırtına gibi esiyor kanatta. Real Madrid hemen listeye alıyor tabii, o dönem taraftar baskısından yanaşmıyorlar bu transfere. Reyes de Arsenal'e satılıyor. Arsenal yıllarının pek parlak olmadığı malumunuz. Vatan hasreti vesaire... Real Madrid onu yine bir eski Sevilla'lı Baptista ile takasta kullandı ve en sonunda kadrosuna kattı. Geçen sezon Real Madrid'in son haftalardaki galibiyetlerinde ve şampiyonluğundaki payı büyük. Real Madrid'in neden bonservisini almadığını hala anlamış değilim. 
Arsenal'de de Arsene Wenger "bu adama daha fazla ayıracak vaktim yok" demiş olmalı ki; devreye sezon başında "herkesi" alan Atletico Madrid girdi. 12 milyon euro'ya bitirdiler işini. Bu sezon Atletico Madrid'in elinde patlayan 2 adam varsa biri Motta (her daim sakat) diğeri Reyes'dir. Şimdilerde gelecek sezon için kulüp arıyor kendine. Bonservis bedeli olarak Atletico Madrid 5 milyon euro istiyor ve Reyes hala 25 yaşında!..
Au football, tout est complique par la présence de l’equipe adverse.
4 İngiliz, 1 İtalyan, 1 İspanyol, 1 Alman ve 1 Türk. Şampiyonlar Ligi'nde kuralar 14 Mart Cuma günü saat 14:00'de. İspanyollar ve İngilizler 3 takımla buraya kadar gelmişti, bu sezon İngilizler fire vermeden rekor kırdılar. Yarı final eşleşmeleri de bu kurada belli olacak. Final 21 Mayıs'ta Moskova'da Luzhniki Stadı'nda. Ben diyorum ki; 4 İngiliz birbiriyle eşleşse, Roma da Barça'yı çekse fena mı olur? Yorumlara tahminlerinizi bırakın lütfen. Ben burada uçayım!..
Ege'nin öteki tarafında işler bizden farklı yürümüyor futbolda. Hatta daha acımasızlar. Şubat ayında AEK, liderin 4 puan gerisine düşünce Serra Ferrer'in kellesini almıştı yönetim. . Şampiyonlar Ligi'nden gruptan çıkan, Chelsea'ye elenen Olympiakos'da Takis Lemonis'i anında görevden aldılar. Ligin bitimine 6 hafta var ve Olympiakos, Panathinaikos'un 1 puan gerisinde (düzeltme için sağol M.T) . Olacak iş değil yani. Çok değil birkaç ay önce Olympiakos, Lazio'yu deplasmanda devirdiğinde Atina'daydım ve foto buydu:
İtalyan Paolo Calabresi'nin Nicolas Cage adına Real Madrid kulübüne e-mail atıp kendini maça davet ettirdiği ve başkan Ramon Calderon'u "bitirdiği" programın videosu burada. Marca gazetesi bugün transfer edecek adam bulamamış ki gerçeği ve sahtesini manşete taşımış. Benzeseler içim yanmayacak...
2 İtalya Kupası ile koltuğunu korumayı başarmıştı. Geçen sezon Juventus'un yokluğunda Inter'e şampiyonluğu getirdi. Bu sezon oynadığı tüm maçlarda 4 yenilgi aldı: Fenerbahçe, ligde Napoli ve 2 Liverpool maçı. Sezonu da kuvvetle muhtemel şampiyon kapatacak. Roberto Mancini, Şampiyonlar Ligi'ne veda ettikleri maç sonrasında İtalyan gazetecilere bombayı verdi: "İtalyanca konuşuyorum çünkü bu İngiliz gazetecileri ilgilendirmiyor. Bu Inter'deki son 2 ayım, 4 yıllık kontratım olmasına rağmen bırakıyorum. Bunun Liverpool maçıyla alakası yok. Kararı daha önce almıştım." Mourinho'ya bir ekmek kapısı daha açılmıştır, hayırlı olsun...
Serie A'da 10 kişi kalıp aldıkları maç çoktu bu sezon ama Şampiyonlar Ligi'nde papaz yemedi. 180 dakikalık turda Inter 90 dakika 10 kişi mücadele etti sahada. İlk maçta Materazzi, 2. maçta Burdisso, sarı kartı olan adamın yapmaması gereken anlamsız fauller. San Siro harbiden de inanmıştı. İlk 10 dakika Inter bu maçı uzatmaya bile götürür havası verdi. Üstelik ferdi 2 hatada (Maicon ve Cambiasso) Liverpool'un da kısmeti yerinde olmayınca "olacak galiba" dedirtti Inter ama işte o kadar. Cruz ve Ibra'nın uzak köşeye vurduğu toplardan biri gol olsa eh belki! Rafa'nın oğlu olacak diye İspanya'ya yolladığı Xabi Alonso'dan bile vazgeçecek kadar geniş bir orta sahası varken, oyunu kanadı açamayan Inter, Real Madrid'in Roma karşısında düştüğü yanlışta olduğu gibi göbekten saldırdı durdu. Vieira eski Vieira değil, hızını, gücünü kaybetmiş. Ibra her zamanki gibi gamsız. Dayıoğlu Gerrard ve Kuyt ters toplarla çok koşturdular Inter'i. Fernando Torres yine yazdı golünü. İngilizler Kare As yaptılar çeyrek finalde. Liverpool da Kupa Ası. Inter 100. yılında kupa olmasa da elbette ki daha fazlasını istiyordu. Mancini de bunu anlamış olacak ki maç sonunda şok açıklamayı yaptı: "Gidiyorum. "
Atletico Madrid'de tribünlerin onu pek özlediğini sanmıyorum. Kun Aguero yerini çoktan doldurdu. Fernando Torres'in Liverpool'a 36 milyon euro bedelle transferi sonrasında "etmez o kadar" diyenler vardı. Cebimizden çıkmadı ama adam iyi golcüydü, onu biliyorduk. Şimdi Cristiano Ronaldo ile kapışıyor Premier Lig'de gol krallığında. Bu sezon 3 hat-trick yaptı. İkisi iki maç arka arkaya: Reading, M.Brough ve West Ham'a karşı. Lig'de 19, kupada 3, Şampiyonlar Ligi'nde 3 golü var. Kariyerindeki en yüksek gol sayısı 21 ile 2003-2004 sezonunda. Cristiano Ronaldo'nun ligde 21 golü var, toplamda 30. Her ikisi de Altın Ayakkabı'ya koşuyor. En büyük rakipleri ise Luis Fabiano ve Huntelaar. Lakabı "El Nino"nun hakkını veriyor bu adam Anfield Road'da. Marca gazetesinde dünyanın en iyi golcüsü anketi var. Liste kalabalık, meraklısı oy atabilir.
Vicente Calderon'da oynadığı futbol ve attığı gollerle Barça'yı yıktı, belki de Real Madrid'e şampiyonluk yolunda en büyük yardımı o yaptı: Kun Aguero. Real Madrid'in Şampiyonlar Ligi'nden elenmesi sonrasında konuşmuş: "Taraftarımız Real Madrid'in elenmesinden dolayı mutlu. Ben de" Dobra dobra konuşmuş Arjantinli. La Liga'nın Messi'den sonra en fazla tekme yiyen adamıdır kendisi. Selefi Fernando Torres bir sonraki postta.
Sadece başlığı okuyunca bir sorun yok ama haber metnine dalınca insanın kafası karışıyor. İtalyan futbol sitesine Juan Figer konuşmuş. Fenerbahçe'deki neredeyse bütün yabancı futbolcuların menajeri. Lugano ve Alex için Juventus ile pazarlık halindeyiz diyor başlıkta. Devamında ise kafalar karışıyor. Bu Alex bildiğimiz Alex değil.
"Fenerbahçe defansında oynayan Alex Silva" demişler ki biz de böyle bir adam tanımıyoruz. Juan Figer oyuncu hakkında demiş ki; dizinden bir operasyon geçirdi ve nisanda oynayabilir, Dunga onu Olimpiyatlara götürecek. Hani bu adamların tonla ismi vardır acaba Edu mu diyor insan? O da sağlam, adam oynuyor, kendi kalesine gol de atıyor icabında. Sonuç olarak bu Alex Silva kimdir çözemedim ben. Lugano ve Juventus flörtü yeni bir haber değil. Tavsiye eden vatandaş Montero. İlk izlediklerinde fazla savruk ve hırçın yorumu yapmışlardı Juventus'un adamları. Figer bu hafta Juve ile masaya oturacaklarını söylüyor. Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale gelen bir stoper -üstelik İtalyan pasaportu varken- elbette ki istenir. Bu Alex'i, Alex de Souza sananlardan yarın "Juventus istiyor" manşeti bekliyorum şahsen...
Milano'daki 4200 Liverpool'ludan biri. Bu kez mucizeye ihtiyacı olan taraf İtalyanlar...
Rebrov'un Rubin Kazan'a transferi sonrasında Hasan Kabze'nin ilk 11'deki yeri tehlikeye girer mi geçen haftanın sorusuydu. Rubin Kazan için "transfere doymuyor" demek lazım en klişesinden bugün. Sabah, Savo Milosevic'i kadrosuna kattıkları haberleri vardı yabancı ajanslarda. Şimdi de Gökdeniz Karadeniz'in 9 milyon euro'ya gittiği haberleri düşüyor Türk medyasında. Milosevic, 35 yaşına gelmiş bir adam, 3 büyük ligde forma giydi, Aston Villa, Parma, Real Zaragoza, Espanyol, Celta Vigo ve Osasuna. Halihazırda ıskartaya çıkmış bir golcü. Gökdeniz için bahsedilen rakamı veriyorlarsa; Trabzonspor 1 saniye düşünmesin versin. Ligde kötü gidiyorlar ama Trabzonspor'un transferdeki başarısı da ayrı bir vaka. Fatih Tekke, Milan Stepanov'dan sonra şimdi de Gökdeniz... Rubin Kazan'ın kasasındaki euro'ların kaynağını sorgulamıyorum elbette...
Başlık bana ait değil elbette. Beşiktaş'ın eski yöneticisi Nevzat Demir beyefendinin unutmak istediğimiz ama unutamadığımız benzetmesidir. Vicente Del Bosque'ye Lig TV'nin Beşiktaş ve Milli Takım muhabiri Ömer Güvenç, Eylül 2004'de Ankaraspor maçı sonrasında şöyle soruyordu: Sayın Del Bosque istifa etmeyi düşünür mü acaba? Ömer Güvenç'e bir müjdemiz var. Yakında yine Del Bosque'ye soru sorabilecek. Yeniköy Kasabı, Euro 2008 sonrasında İspanyol Milli Takımı'nın başına geçiyor. 2010 Dünya Kupası elemelerinde İspanya milli takımı ile İstanbul'a gelecek.
Inter ve Liverpool, Anfield Road'daki 2-0'ın rövanşına çıkıyor bu akşam San Siro'da. İtalyanlar arşivlerden Inter'in turu çevirdiği maçları çıkartıp motive etmeye çalışıyorlar gazete sayfalarında. 43 yıl önce Inter bunu başarmıştı üstelik Liverpool'a karşı. Şampiyon Kulüpler'de ilk maçı 3-1 kaybeden Inter rövanşta 12 Mayıs 1965'de Liverpool'u 3-0 ile sahadan silmişti. Inter'in başında Herrera, Liverpool'un başında Bill Shankly vardı. Inter o sezon Benfica'yı finalde devirip kupayı aldı. İşte o maçın künyesi:
1991'de UEFA Kupası'nda 2. turda Aston Villa'ya deplasmanda 2-0 kaybetmişlerdi. Trapattoni'nin Inter'i rövanşı San Siro'da 3-0 ile aldı. O sezon finalde bir başka İtalyan; Roma'yı devirip kupayı aldılar. 7 yıl sonra yine UEFA Kupası'nda 3. turda Strasbourg'a ilk maçta deplasmanda 2-0 kaybettiler. Rövanşta Ronaldo, Zanetti, Simeone'nin golleriyle 3-0 kazandılar. 2 farklı mağlubiyetten sonra ne zaman turu geçseler kupayı alıyorlardı. Bunu 3. kez yine bir İtalyan, Lazio karşısında başardılar ve Avrupa'daki son kupalarını Paris'te 3-0 kazanıp aldılar. Bu akşam bunu 4. kez başarmak için sahaya çıkacaklar. "Inter turu geçerse kupayı alır." Ben demiyorum tarih diyor... Saat 21:45'de, Star'da. Bu da muhtemel onbirler:
166 maçta 80 gol ve 89 asist. Bu istatistikler Alex'e ait. Hani şu koşmayan Alex'e. Tüm bunları da orta sahaya attığı berger koltuktan yaptı zaten! "Kim kaç kilometre koştu" istatistikleri Türkiye Ligi için de ölçülür olduğu günden bu yana bu "Alex koşmuyor"cular pek ortalıkta yok. Özellikle sezonun ilk yarısındaki Galatasaray derbisinde, rakibin ön liberosundan daha çok koştuğu ortaya çıktığından beri!.. Ben açıkçası bu çok koştu, az koştu ile yapılan futbol analizlerini pek dikkate almam. Keyif almak lazım oyundan, bir ara pası, ayağının üstüyle bir orta ya da Ümit Karan'ın son attığı goldeki gibi golcü vuruşu için otururum ekran başına ya da giderim stada. "Riquelme'yi nasıl bilirsiniz?" diye sorulsa çoğunluk "büyük yetenek ama koşmuyor" der. Peki öyle mi? Boca Juniors'un istatistiklerine göre takımın en çok koşan oyuncusu Battaglia ya da Vargas değil; Roman Riquelme!
Silvester Stallone gelmişti Santiago Bernabeu'ya. Daha önce de David Beckham'ı tarikata ısındırma turları attıran Tom Cruise. Şimdi de Nicolas Cage! Real Madrid başkanı Ramon Calderon'a Cage'in geleceğini söylüyorlar, adam ne yapsın, forma yaptırıyor, koskoca Hollywood yıldızı gelmiş, stadında ağırlıyor; bir de hatıra fotoğrafı çektiriyor. Hayatında Nicolas Cage'i izlemediği kesin tabii. İtalyan Paolo Calabresi şov programı için Ramon Calderon'u kurban seçmiş, Barcelona ile puan farkının 8'e çıktığı haftada Calderon'un kaldırabileceği bir şaka...
Copa Libertadores , Arjantin Ligi'ni de zorluyor. Hafta ortası Libertadores oynayanlar haftasonunda idare ettiler. Boca-Independiente maçı NTV Spor'daydı. 10 kişi kalan Boca, Riquelme farkıyla beraberliği kurtardı sahasında. River'ın hocası Simeone eski takımına deplasmana gitti, Estudiantes seyircisi yuhalamış doğal olarak. Son şampiyon Lanus nasıl bir mucizeye imza attığını ispatlıyor bu sezon. Sahalarında 5 yediler. Haftanın en karlı takımı Velez oldu. 2 puan farkla liderlik koltuğundalar. 
5 gün süren bir anketti. Pazartesi akşamının en iyi futbol programı. 1240 oy atılmış. Futbol Kulübü %55 ile en beğenilen program. 2. sırada 90 dakika var %25 ile. Futbol Extra ise %20 ile 3. sırada. Ben de oyumu Futbol Kulübü'ne vermiştim. Bu akşam Uğur Meleke'nin katılımıyla çok daha keyifli bir program olacaktır. 
