Real Madrid'de 3 Fernando'nun (Hierro, Redondo, Morientes) kulüpteki hazin sonlarının hikayesini yazmak niyetindeydim bir zamandır. Onlara anlatabilmek için Jorge Valdano'dan başlamanın doğru olduğunu düşündüm sonra. Yaptıkları ve yapamadıklarıyla bence La Liga tarihinin son 15 yılını yazan adamdır Valdano. Futbolculuğu zamanında bugün gibi naklen yayınlar yok. Raul'un attığına da kaçırdıklarına şahidiz, Valdano'nun topçuluğuna uzun cümleler kurdurtmuyor zaman. 86 Dünya Kupası'nda coşmuştu. Eh bir de Real Madrid'in Camacho, Santillana, Martin Vasquez, Maceda, Hugo Sanchez, Gordillo'lu kadrosuyla çıktığı Avrupa kupası maçlarından hatırlar bizim kuşak. Kramponları çıkartıp ceketi giydiğinden beri ise La Liga'nın kaderini belirleyen adam oldu Arjantinli. 3 Fernando'ya uzanan hikaye de Real Madrid genç takımını çalıştırdığı dönemle başlar. Barcelona, Cruyff yönetiminde ligde ikide 2 yapmış, Valdano, Tenerife'nin başında o sezon. Real Madrid son hafta Tenerife'de şampiyonluğu veriyor. Hain evlat Ökkeş değil; Valdano işte. Ertesi sezon deja vu. Yine Tenerife yine Valdano, yine son hafta. Cruyff'un o efsane kadrosu Dream Team olduysa; biraz da bu eski Real Madrid'li sayesinde oldu işte. Real Madrid yönetimi kaçan 2 şampiyonluk sonrasında başımıza bela mısın kardeşim deyip takımın başına getirdiler Valdano'yu. O da kırmadı takımı şampiyon yaptı o sezon. Raul'un çıkış yaptığı sene. Yıllar sonra Raul ilk evladına onun ismini verecekti. Vefa sadece İstanbul'da yok tabii. Ertesi sezon Valencia'yı çalıştırdı Valdano. Real Madrid'in tekrar kapısından girdiğinde başkan Florentino Perez idi. Perez, "işi bilen" Valdano'ya takımı ve kasayı emanet etti. Perez'in yıldız manyağı olduğu yıllar. Luis Figo'nun geldiği sezon Fernando'ların Arjantinlisi kapı önüne konuldu. Redondo'nun Milan'a transfer haberi sonrasında Madrid havaalanını taraftar bastı. O, Redondo bir zamanlar Valdano ile Tenerife'de beraberdi. Arkasından Zidane, Ronaldo derken sıra diğer 2 Fernando'ya geldi. Üçünün de ortak özelliği Raul'un en yakın arkadaşları olmasıydı. Raul'un geçen sezon gelen şampiyonluğa kadar 3 sezon rölantide gitmesini de buna yorarlar oralarda. Ve tabii Vicente del Bosque. Del Bosque ve Hierro'yu bir günde uçurdular Real Madrid'den. Hierro bayrak adamdı. O gittikten sonra Cannavaro gelene kadar - o bile yalandan oynadı geçen sezon- iflah olmadı Real Madrid defansının göbeği. Gelen ya kafadan sakat çıktı ya da takımı yaktı. Bu sezon 30 milyona gelen Pepe mesela... Perez döneminde Valdano'ya 2 milyon euro'ya teklif edilmişti, Arjantinli ve başkan defans oyuncusunun forması satmaz diye almamışlardı Pepe'yi. Ronaldinho'yu almak varken gidip Beckham'ı aldılar, Brezilyalı çirkin, İngiliz yakışıklıydı, forması satıyordu. Fernando'ların üçüncüsü Morientes. Ronaldo'yu aldıları sezon gitmesi için ellerinden geleni yaptılar. Bir sezon dayanabildi Morientes, ertesi sezon Monaco'ya kiraladı, intikamını attığı golle aldı Valdano'dan. 3 Fernando'ya dair anlatacak ne kaldı ki?
Hierro, Araplardan para kazandı, Premier Lig'de forma giydi, Morientes Liverpool'da üzdü, Valencia'da idare ediyor, Redondo sakatlıktan çok çekti Milano'da. Jorge Valdano, 15 yıl önce teknik direktör iken Barça'ya 2 şampiyonluk kazandırmış Real Madrid'liydi. 15 yıl sonra Ronaldinho'yu almayarak 2 şampiyonluk daha armağan etti. Başkan Florentino Perez ile artık gitme vakti geldiğinde kulüp başkansız kalmayacaktı elbette. Emanetçi de olsa bir başkan seçti Madrid kulübü. Tesadüf işte yeni başkanın adı Fernando Martin idi... Valdano bugün kulüp yönetiminden uzakta. Kurduğu kadro sıfır çekti, fiyasko sonrasında yeni başkan Calderon kadroyu gençleştirme operasyonunu Mijatovic'e verdi. Barça'nın Truva Atı(!); Valdano ise İspanyol televizyonlarında yorumculuk yapıyor. Real Madrid, Fernando'suz kaldı mı? Kenarda da olsa; var bir Fernando. Kimilerine göre "yeni Redondo": Fernando Gago...
çocuk sayılırız o zamanlar... arjantin , sevdiğimiz milli takımlardan , futbolcularından dolayı... yanlış hatırlamıyorsam kaptandı valdano. uzun kıvırcık saçları vardı ve uzun boylu oklava gibi dimdik bir duruşu vardı. oğuz da böyleydi :)
YanıtlaSilkafa golleri daha çok aklımda kalmış. ama o takımda valdanodan daha da büyük topçular vardı.
hep garibime gitmiştir ispanyol futbolundaki misyonları bu adamların. cruyfun barcada , valdanonun da r. madritteki pozisyonu bende hep bir "hain pazarlamacı" imajı uyandırmıştır.
özellikle fernando hiero gibi bir "klasik krampon"un realden kopuşu can sıkıcı gelmiştir. KAPTANLAR SATILMAZ. hele hele bayraklaşan kaptanları satan bir idareci gözümde hep bir hain yaftası taşır. valdano da ne yazık ki böyle kaldı.
şimdilerde meşhur bi çapa lafı aldı başını gidiyor. yav kardeşim nedir bu çapanın önemi.kazma desen anlıyacağım da çapayı anlayamıyorum.ne top kullanabilirler, ne şut atarlar, ne tempoyu ayarlarlar ama buna rağmen sanki cruyff kadar yetenekliymiş gibi lanse edilirler.(diarra,obi mikel,yaya toure) demem o ki bunların 3 ünü de toplasanız bi redondo bi tugay etmezler.
YanıtlaSilGerçek bir futbolsever olarak niçin bu tür haberleri spor gazetelerinde bulamıyoruz, neden hep büyük takımlar ve büyük transfer yalanları... Şöyle dolu dolu futbolun olduğu gazete ve dergi çıkarılsın dişimi kıracağım...
YanıtlaSilHocam döktürmüşsün yine...
YanıtlaSilcrespo ya lakabını vermiştir: Valdanito, küçük Valdano
YanıtlaSilozgur çapayı ezmiş, redondo da tugay da çapaydı, gerçi ön libero demek varken neden embesil gibi çapa denir bunu da anlamak güç. efsane 2000 kadrosunda suat ön liberoydu, dünya şampiyonu italya'da pirlo ve gattuso değişimli oynadılar bu mevkiide. keane olmasa ön liberoda man utd babayı almaz mıydı? alırdı. çapa demeyin şunave unutmayın, ön libero iyidir iyi.
YanıtlaSilobi mikel capaysa zidane da kalecidir.
YanıtlaSilharika bir blog hazirlamissin, tebrikler. bence blog'a google reklamlari koyarak birkac ayda duzenli ve cok iyi bir gelir elde edebilirsin. tabii "parada pulda gozum yok, futbol kazansin" diyorsan o baska :)
YanıtlaSil