Uzağa
gitmeyelim, Katar’da yarı final oynayan Fas Milli Takımı bunu 40 yıl önce
başarmış olsa kadrosundaki futbolcular televizyon başındaki milyarlarca insanın
tanımadığı, bilmediği yeni keşfettiği ve bunun keyfini yaşadıkları yetenekler
olacaktı. Bilgiye ve görüntüye bu kadar hızlı ve kolay ulaşabilen bugünün
dünyasında Fas Milli Takımı 11’ini bile ezbere sayıyor genç nesil, hangi
kulüpte oynadıklarını biliyor, kariyer sıçramalarını hafızalarında tutuyorlar.
60 yıl dünya
tarihi için elbette çok uzun bir zaman dilimi değil ama 60 yıl önce dünya bu
kadar küçük değildi. Brezilya’da top yerine greyfurta vuran bir çocuğun İkinci
Dünya Savaşı’nın travmalarını silmeye çalışan bir dünyaya 50’lerin sonunda
getirdiği yaşam sevinci onu eşsiz kıldı. Futbol İngilizlerin icadı, Avrupalılar
oyunuydu ama uzaklarda Güney Amerika’da, plajlarda, sokak aralarında yetişen
kadife ayaklar ancak Dünya Kupası’nda sahne aldıklarında “Bu oyunu biz de
oynuyoruz ve hatta kralını oynuyoruz” diyorlardı. Bu oyunun kralı evet taçsız
kralı Pele’ydi.
Dün en
anlamlı manşetlerden birini İspanyol Marca Gazetesi attı. “4 harf daha önce hiç
bu kadar büyük olmamıştı” cümlesini tam sayfaya olabilecek en büyük puntoyla
yazdıkları Pele kelimesinin içine gizlemişlerdi. Bir ürünün bir markayla
anılması, marka adının alternatifi yokmuşçasına ürünün üzerine yapışması çok
sektörde var ama futbol için sihirli harf ve marka hep o dört harfli kelime
oldu. Pele futboldu, futbol Pele’ydi. Edson Arantes do Nascimento kim deseler
çok az insan doğru cevabını bilirdi ama o adamın bir fotoğrafını dünyanın her
hangi bir köşesinde gösterdiğinizde izlemiş olsun olmasın, yaşı kaç olursa
olsun birinin Pele dememe ihtimali yoktu. Dört harfli
sihirli kelimenin marka değerini ne kadardı bilinmez ama markanın vücut bulduğu
insanın bundan belki de dünyanın en zengin insanlarından biri olma fikri her
seferinde ya memleket ya da futbolun patronlarının çıkarıyla çakıştı. Pele’nin
Santos aşkı sonsuza kadar mıydı? Bayrak adamların en büyüğü müydü? Hayır.
Defalarca Avrupa’da bir kulüpte forma giymek istemesine, Real Madrid’e gitmek
için elinden geleni yapmasına rağmen Pele, Brezilya için bir milli mirastı.
1958 Dünya Kupası’nı kazandıktan, 3. Kupayı aldıkları 1970 yılına kadar
Pele’nin kariyerini yöneten Brezilya Futbol Federasyonu Başkanı Joap
Havelange’dı. O Havelange 1974’te FIFA başkanlığına gelecek ve koltuktan kalktığı
1998 yılına kadar Pele futbolun pazarlamasında bir numaralı aktör olacaktı.
Pele’nin tüm istatistikleri bir kenara hayat hikayesini anlayabilmek için
Brezilya’nın siyasi tarihini ve Havelange’ın onun hayatı üzerine kurduğu
hükümdarlığı da görebilmek lazım.
Neymar doğru
demiş, “Ondan önce 10 numara sadece bir rakamdı” Maradona’dan Ronaldo’ya,
Zidane’dan Messi’ye futbol tarihine adını yazdırmış bütün büyük yıldızların
sahadaki eşsiz yeteneklerini sergiledikleri özel anların hepsini bir zamanlar
Pele’nin yaptığını kanıtlayan bir video dolaşıyordu uzun zamandır sosyal
medyada. 1000+ golü Brezilya’da atmış olmanın, futbolun er meydanı kabul edilen
Avrupa kıtasında futbol oynamamış olmasının, Maradona gibi bir takımı tek
başına imkansız gibi görünen şampiyonlukla tanıştırmamış olmasının, her zaman
FIFA’nın ve onun sponsorlarının gülen yüzü, elçisi olmanın bir bıçak yarası
olduğu doğrudur hayatında… Pele 82 yaşında bu hayata veda etti. Son söz bir
Brezilya gazetesinin manşeti olsun: “Pele öldü, Pele eğer ölebilirse…”
Üç Dünya Kupası kazanan, Dünya
Kupası’nı 17 yaş 234 gün ile en genç kazanan futbolcu olan Pele resmi ve
hazırlık maçlarında 1335 kez sahaya çıktı. 1301 gol attı. 837 resmi maçta
attığı gol sayısı 757 olarak arşivlere yazıldı. Brezilya Milli Takım formasını
112 kez giydi, 92 resmi maçta 77 kez fileleri havalandırdı. ABD’ye futbolu
sevdiren öğreten Pele, Cosmos formasıyla 64 maçta sahne aldı ve 37 gol attı.
1958’de Dünya Kupası’nın en iyi genç oyuncusu, 1970’in en iyisi ve 2000 yılında
Maradona birlikte FIFA’dan yüzyılın en iyi futbolcusu ödülleri aldı. İki kulüp
ve milli takım formasıyla toplam 29 kez kupa kaldırdı.