İstanbul
aktarmalı Adana yolculuğuna çıktığında yine kimseye haber vermemişti. Ne
Fransız medyası ne de çalıştığı kulüp nereye ne amaçla gittiğinden habersizdi.
Fransa’dan başlayan yolculuk Adana’da son bulduğunda 53 yaşındaki Portekizli
ertesi gün öğle saatlerinde oynanacak Adana Demirspor-İstanbulspor maçını
izlemeden önce otel odasında yine bilgisayarına gömüldü. Onlarca futbolcunun
yer aldığı raporların arasından ertesi gün izleyeceği oyuncunun dosyasını açtı.
26 Şubat 2018 günü Adana’da sağnak yağmur vardı. Adana Demirspor,
İstanbulspor’u 2-1 mağlup etti. Portekizli maçı tribünde izledi,
İstanbulspor’da oynayan Fransa doğumlu Kubilay Aktaş’ın ismini bir kenara not
etmişti, hayır peşinde olduğu oyuncu o değildi. Onun aracılığıyla bir takım
arkadaşına ulaşmaya çalışıyordu. İşi kendi bitirmeyi severdi. Maçtan sonra
Lille yöneticisinin kendisiyle görüşmek istediğini Kubilay’dan duyan Zeki Çelik
için Luis Campos ismi bir şey ifade etmiyordu: “Onu tanımıyorum, yorgunum,
takımla İstanbul’a döneceğim” dedi. Hayatının fırsatı ayağına kadar gelmişti ve
Zeki bundan habersizdi. Luis Campos elbette ki çekip gitmedi. Türkiye, Süper
Lig’de hiç forma giymemiş bir oyuncunun Fransa Ligi’ne transfer olduğunu
öğrendiğinde Luis Campos ismi yine haberlerde yoktu. Campos, gölgede kalmayı
severdi. O sezon Lille küme düşme potasına yapışmış, Zeki de büyük bir
ihtimalle ertesi sezon bir alt ligde oynayacak takıma gitmek istememişti başta.
Lille, ligin bitimine iki hafta kala küme düşme potasındaki Toulouse’u
deplasmanda mağlup etti ve ligde kalmayı başardı. Deli dahi Marcelo Bielsa ile
başladıkları, çılgın transferlerle girdikleri sezonun sonunu Saint Etienne’in
eski hocası Galtier ile getirmişler ve ucuz kurtulmuşlardı. Zeki Çelik teklifi
kabul etti. O artık Lille forması giyecekti. Peki kimdi bu Luis Campos? Önce kötü
futbolcuydu, profesyonel futboldan para kazanamayacağını anlayınca tutkuyla
bağlı olduğu oyunun içinde kalabilmek için Porto Üniversitesi’nde spor bilimi
okudu… Buraya kadar olan hikayesi kendisinden bir yaş büyük olan bir
vatandaşını hatırlatıyor elbette: Jose Mourinho… O “özel biri”ydi, peki Campos!
Hiçbir zaman büyük bir teknik direktör olamadı. Ne Porto’yu, ne Sporting’i ne
de Benfica’yı çalıştırabildi. 27 yaşında Leiria teknik direktörü olmayı
başarmıştı ama alt liglerde bir takımdan diğerine giderken adı Portekiz
medyasında satır aralarında kalıyordu. 40’larına yaklaştığında Portekiz 1.
Ligi’nde takım çalıştırır olmuştu ama ona gazetecilerin taktığı lakap
sinirlerini bozuyordu. Çalıştırdığı Vitoria de Setubal, Varzim ve Beira Mar
küme düştü. Campa, Portekizce’de mezar demekti ve onun adı artık Luis Campos
değil, Luis “Campa”s’dı gazete sayfalarında… Teknik direktörlük döneminin en
güzel hatırası 27 maçtır yenilmeyen Porto’yu Gil Vicente’nin başındaki
devirmesiydi. Evet, Porto teknik direktörü Jose Mourinho idi. Mourinho
olamamıştı ama olsun onu bir kez olsun mat etmişti. Mourinho da bunu yazdı bir
kenara elbette.. 2005 yılında
hep güzel futbol oynatan ama kazanamayan teknik adam rolünü çıkardı hayatından,
Esposende kasabasının sahilinde bir restoran açtı ve futbol kariyerinde de
başka bir yola saptı.. Americo Magalhaes kendisi gibi eski bir teknik
direktördü. Mourinho, İngiltere’de fırtınalar estirirken, bu ikili “Mourinho
Tactical Board”u piyasaya sürdüler.. Bilgisayar programı yazdırmışlar, idman
ekipmanları geliştirmişler, Avrupa’nın dev kulüplerine bunları pazarlayan bir
şirketin sahibi olmuşlardı…Yedi yıl
sonra futbol sahnesine döndüğünde Real Madrid’de rakipleri analiz etmesini
isteyen Jose Mourinho idi. Avrupa futbolunun bir numaralı menajeri vatandaşı
Jorge Mendes ile zaten hep dirsek temasındaydı. 2013 yazında hayalindeki teklif
geldi. Monaco kulübünü satın alan Rus işadamı Dmitry Rybolovlev’in bir futbol
aklına ihtiyacı vardı ve evet o adam Luis Campos’tu. Önce Falcao, James
Rodriguez ve Moutinho gibi büyük
transferlerle başladılar ama Luis Campos’un projesi bu değildi. O, ucuz ve genç
isimleri bulup sahnedeye çıkardıktan sonra rekor fiyata satan adam olmak
istiyordu. Oldu da… Lemar, Bernardo Silva ve Bakayoko’dan büyük paralar kazandı
Monaco ve en önemlisi alt yapıdaki bir çocuğun ailesini yeni kontrat için ikna
etti. Çocuk oynamıyordu ve gitmek istiyordu. Mbappe yeni kontrata imza atmasa,
Campos kulüpten ayrıldıktan sonra Monaco onu nasıl 180 milyon Euro’ya PSG’ye
satabilirdi ki…
Fransa’da
son 10 yılda PSG’nin şampiyonluk serisinin arasına girebilen tek takım onun
yaptığı transferlerle şampiyon olan Monaco oldu ama Luis Campos, artık Lille’i
satın alan işadamı Gerard Lopez için çalışıyordu…
Pepe ve
Osimhen’i tek rakamlı milyonlara alıp, 80 ve 70 milyona satan, Zeki’yi sadece 2
milyona Lille’e getiren, Lazio ile girdiği transfer düellosundan galip çıkan ve
Yusuf Yazıcı’ya Fransa kapılarını açan, Burak Yılmaz’ı 35 yaşında Avrupa
futboluyla tanıştıran da elbette Luis Campos oldu…
Campos şimdi
Lille'de yolun sonuna geldi... Lille’i elden çıkartmak isteyen patron Gerard Lopez
pazarlık masasında... Kulübü attıkları gollerle sırtlayan Zeki-Yusuf ve Burak her
gün Fransız medyasının manşetlerinde... Zeki’nin bir zamanlar forma giydiği
Karacabey ile hafta ortasında kupada karşılaşan Fenerbahçe dün akşam Gaziantep
ile karşılaştı… Gaziantep’te kim forma giyiyor? Zeki’ye yağmurlu bir kış günü
Adana’da tercümanlık yapan Kubilay Aktaş… Hayat işte…