17 Ocak 2015
Hafta Sonu Naklen Yayınlar
17 Ocak Cumartesi
17:00 Real Sociedad - Rayo Vallecano (NTVSpor Smart HD)
17:00 Swansea City - Chelsea (LigTV3)
18:00 Lens - Lyon (Tivibu)
18:00 Ekvator Ginesi - Kongo (Eurosport2)
19:00 Empoli - Inter (Tivibu)
19:00 Valencia - Almeria (NTVSpor Smart HD)
19:30 Newcastle United - Southampton (LigTV3)
20:00 Galatasaray - River Plate (Smart Spor)
21:00 Monaco - Nantes (Tivibu)
21:00 Metz - Montpellier (A Spor)
21:00 Villarreal - Athletic Bilbao (NTVSpor Smart HD)
21:00 Burkina Faso - Gabon (Eurosport2)
21:45 Palermo - Roma (Tivibu)
21:45 Vitesse - PSV Eindhoven (Tivibu)
23:00 Espanyol - Celta Vigo (NTVSpor Smart HD)
18 Ocak Pazar
13:00 Gümüşhanespor - Nazilli Belediyespor (Mavi Karadeniz)
13:00 Getafe - Real Madrid (NTVSpor Smart HD)
13:30 Göztepe - Gölbaşıspor (Kanal 35)
13:30 Lazio - Napoli (Tivibu)
15:00 Paris SG - Evian TG (Tivibu)
15:30 Feyenoord - Twente (Tivibu)
15:30 West Ham United - Hull City (LigTV2)
16:00 Parma - Sampdoria (A Spor)
18:00 Rennes - Saint-Etienne (Tivibu)
18:00 Manchester City - Arsenal (LigTV2)
20:00 Maritimo - Benfica (Tivibu)
20:00 Deportivo La Coruna - Barcelona (NTVSpor Smart HD)
21:45 Juventus - Verona (Tivibu)
22:00 Marseille - Guingamp (Tivibu)
22:00 Sevilla - Malaga (NTVSpor Smart HD)
13 Ocak 2015
Messi'ye Çıkan Yokuşlu Yollar
Onun büyük bir yetenek olduğunu kulübe rapor eden Buenos Aires'de yaşayan bir Barcelona taraftarıydı. Camp Nou'ndaki ilk sezonunda anlaşıldı ki büyük kelimesi kifayetsiz kalıyor. Katalanlar, Real Madrid'i yıkacak adamı bulmuşlardı, 82 Dünya Kupası sonrasında. Bilbao Kasabı'nın sahadan kazıyan darbesi olmasa daha uzun yıllar kalır mıydı? Arjantin'den gelen eş-dost-akrabadan oluşan 30 kişilik kolonisiyle yaşayan Maradona'yı 58 maçta attığı 38 golün yarım kalan sevinciyle Napoli'ye sattı Barcelona başkanı. Arjantinli yoldan çıkmıştı ve o yoldan çıkanın Barcelona'da geleceği olmazdı. Sonrasını biliyorsunuz. Bakmayın İngilizlerin şimdilerde büyük golcüler yetiştirmediğine. Bugünün usta yorumcusu Gary Lineker, gol kralı olduğu Dünya Kupası'ndan sonra Barcelona'da iki sezon oynadı, 20 ve 16 golle tamamladı o iki sezonu ama Cruyff geldiğinde Juventus'un Henry'yi kanatta heba ettiği gibi Hollandalı hoca da İngiliz golcüyü ceza sahasından uzaklaştırdı. Lineker, koptu gitti Barcelona'dan, Tottenham forması giydi. Ezeli rakibi Real Madrid, futbol endüstrisinin adının anılmadığı yıllarda çok daha vefalı çok daha az adam harcayan bir kulüp müydü? Barcelona'nın harcadığı, kovaladığı ya da kaçan yıldızlara baktığımızda sorunun cevabı evet. PSV'den 1996'da genç bir Brezilyalı almışlardı. Teknik direktör Bobby Robson, tercümanı da Jose Mourinho. Genç golcü Compestela maçında topu kendi yarı sahasından almış, çalımlamadığı adam kalmamış ve golü atınca Robson iki elini başına götürüp yarım asırlık kariyerimde böyle gol görmedim demeye getirmişti. 49 maçta 50 gol atan o Brezilyalı genç çocuğu sezon sonunda Inter'e sattılar. Ronaldo yıllar sonra Real Madrid formasıyla, Barcelona'nın karşısına dikildi.
Juventus'ta döktüren Michael Laudrup, Kuzey'in yetiştirdiği en yetenekli futbolcuydu, bugün oynasa 100 milyon euro ödenebilecek futbolculardan işte. Cruyff'un patronu olduğu takım Laudrup'u Real Madrid'e kaptırdı. Barcelona hiç akıllanmamıştı. Orta sahada 80'lerin efsane ismi Bernd Schuster'i de ezeli rakiplerine kaptırmışlar, Alman yıldız, Akbaba Beşlisi'ne orkestra şefliği yapmıştı. Popescu ile birlikte almışlardı Luis Figo'yu. Takım kaptanlığına kadar yükselen Portekizli, Camp Nou'da taraftarın gözünde en muteber adamdı. Kaçan balık büyük olur. Real Madrid Başkanı Florentino Perez, serbest kalma rakamını kimsenin ödemeyeceğine inanan Barcelona'nın banka hesabına parayı yatırınca, Figo, beyaz formayı giymiş, yıllar sürecek nefret dolu El Clasico'ların startı verilmişti. Romario'nun değerini bilemediler, yıllarca takımı sırtlayan Rivaldo'yu kalbi kırık vaziyette Milan'a yolladılar. Alt yapıdan yetişen Fabregas, La Masia'nın arka kapısından kaçıp Arsenal'e gittiğinde 16 yaşındaydı. Dönmesi için 40 milyon euro ödediler yıllar sonra. Genç yaşta Manchester United'a giden ve dönmesi için milyonlar ödenen stoper Pique gibi. 2003 yılında Cristiano Ronaldo'yu alabilirlerdi, Quaresma'ya imza attırdılar. Forması daha çok satar diye Real Madrid Beckham'ı alıp Ronaldinho'dan vazgeçince, Barcelona'ya imza atan Brezilyalı her şeyi kazandıktan sonra büyüyen göbeğiyle Milan'ın yolunu tuttu. Gidene, kal diyen yoktu Barcelona'da. Son çeyrek asırda iki efsane kadroyu yapan Cruyff'u, Başkan Nunez kulüpten kovdu, dört yıl arka arkaya şampiyon yaptığı kadroda büyüyen Guardiola, futbolculuk döneminde açık açık söylenmese de kapının önüne kondu. O Guardiola yıllar sonra oturduğu teknik adam koltuğunda her şeyi kazandı ve New York'a bir yıl kafasını dinlemeye giderken herkes onun Barcelona yönetimine kırgın olduğunu biliyordu. Şimdi hocası Luis Enrique ile arası açılan Messi'nin babasının Mourinho ile görüşüp Chelsea transferini tartıştığı söyleniyor. Serbest kalma bedeli 250 milyon euro. Abramoviç, kaç milyon verir bilinmez ama bildiğim, gerçekten de bir kulüpten öte olan Barcelona'nın aynı zamanda bir cadı kazanı olduğu. Biri yanacak ya da biri yanmamak için gidecek, hep olduğu gibi...
Juventus'ta döktüren Michael Laudrup, Kuzey'in yetiştirdiği en yetenekli futbolcuydu, bugün oynasa 100 milyon euro ödenebilecek futbolculardan işte. Cruyff'un patronu olduğu takım Laudrup'u Real Madrid'e kaptırdı. Barcelona hiç akıllanmamıştı. Orta sahada 80'lerin efsane ismi Bernd Schuster'i de ezeli rakiplerine kaptırmışlar, Alman yıldız, Akbaba Beşlisi'ne orkestra şefliği yapmıştı. Popescu ile birlikte almışlardı Luis Figo'yu. Takım kaptanlığına kadar yükselen Portekizli, Camp Nou'da taraftarın gözünde en muteber adamdı. Kaçan balık büyük olur. Real Madrid Başkanı Florentino Perez, serbest kalma rakamını kimsenin ödemeyeceğine inanan Barcelona'nın banka hesabına parayı yatırınca, Figo, beyaz formayı giymiş, yıllar sürecek nefret dolu El Clasico'ların startı verilmişti. Romario'nun değerini bilemediler, yıllarca takımı sırtlayan Rivaldo'yu kalbi kırık vaziyette Milan'a yolladılar. Alt yapıdan yetişen Fabregas, La Masia'nın arka kapısından kaçıp Arsenal'e gittiğinde 16 yaşındaydı. Dönmesi için 40 milyon euro ödediler yıllar sonra. Genç yaşta Manchester United'a giden ve dönmesi için milyonlar ödenen stoper Pique gibi. 2003 yılında Cristiano Ronaldo'yu alabilirlerdi, Quaresma'ya imza attırdılar. Forması daha çok satar diye Real Madrid Beckham'ı alıp Ronaldinho'dan vazgeçince, Barcelona'ya imza atan Brezilyalı her şeyi kazandıktan sonra büyüyen göbeğiyle Milan'ın yolunu tuttu. Gidene, kal diyen yoktu Barcelona'da. Son çeyrek asırda iki efsane kadroyu yapan Cruyff'u, Başkan Nunez kulüpten kovdu, dört yıl arka arkaya şampiyon yaptığı kadroda büyüyen Guardiola, futbolculuk döneminde açık açık söylenmese de kapının önüne kondu. O Guardiola yıllar sonra oturduğu teknik adam koltuğunda her şeyi kazandı ve New York'a bir yıl kafasını dinlemeye giderken herkes onun Barcelona yönetimine kırgın olduğunu biliyordu. Şimdi hocası Luis Enrique ile arası açılan Messi'nin babasının Mourinho ile görüşüp Chelsea transferini tartıştığı söyleniyor. Serbest kalma bedeli 250 milyon euro. Abramoviç, kaç milyon verir bilinmez ama bildiğim, gerçekten de bir kulüpten öte olan Barcelona'nın aynı zamanda bir cadı kazanı olduğu. Biri yanacak ya da biri yanmamak için gidecek, hep olduğu gibi...