3 Eylül 2011
Atletico Madrid'li Alves!
Quaresma, Fernandes, Simao, Almeida... Bunları ayrı tutmak ve getiren menajerin hakkını vermek lazım. Jorge Mendes... Ardından Sidnei, Bebe ve son olarak Julio Alves... Bebe'yi Manchester United'a transferinden ve sıradışı kariyer başlangıcından dolayı çok insan hatırlıyordur ama Sidnei için izleyelim, görelim demek yerindeydi. Bebe sakatlanınca golcü arayan Beşiktaş'a santrfor olmayan bir genç geldi bir anda. Julio Alves... Ardından da Edu girdi aynı kapıdan.. Julio Alves hakkında ne biliyoruz. Zenit'te oynayan, kıtanın en iyi stoperlerinden biri olan Bruno Alves'in ufak kardeşi.. Portekiz'de anlam ifade eden bir kariyere sahip değil. 20 yaş altı milli takımında oynuyor ve Atletico Madrid B Takımı'nda. Sonuncusu doğru değilmiş. Julio Alves, Atletico Madrid formasını hiç sırtına geçirmedi. Vicente Calderon Stadı'na imzaya da gelmedi. Madrid'deki iki büyük gazeteden onu gören de yok. Temmuz ayında bir haber çıkmış. Caminero hayır almıyoruz demiş Alves için. O zaman dolaşan rakam bonsevisi için 2.5 milyon Euro. Sonra ne oldu? Aradan iki ay geçti. Pizzi'yi alan Atletico Madrid, federasyona Alves'in alınıp Beşiktaş'a kiralandığını bildirdi. İspanyol medyası da buna garip transfer manşetini attı. Çünkü Beşiktaş, Atletico Madrid ile transfer görüşmelerine başladığında ve oyuncu İstanbul'a geldiğinde Atletico Madrid, Alves'i kadrosunda göstermemişti. Sonra borsaya yapılan açıklama. Alves'in bonservisinin yüzde 50'sine Beşiktaş 3 milyon Euro ödeyeceğini bildirdi. Yani fiyatı 6 milyon Euro olan bir adamdan bahsediyoruz. Spor gazeteleri değil, El Pais en geniş yer ayıran gazete oldu. Jorge Mendes'in Atletico Madrid'i paravan olarak kullandığını iddia ettiler. Şimdi harbiden mesele Alves'in nasıl bir futbolcu olduğu mudur?
Agüero'nun Evi
İstanbul'un merkezi Taksim ise Madrid'in Sol meydanı. Fotoğraftaki evler de Madrid'in merkezinden 20 dakika uzakta. Şehir dışında yeni bir bölge La Finca. Şehrin zenginlerinin oturduğu, İstanbul'da Zekeriyaköy neyse o gibi... Real Madrid'li futbolcuların da tercih ettiği La Finca'da geçen sezon başında Atletico Madrid'li bir futbolcu ev aldı. Bin metrekare yaşam alanı olan evin fiyatıb 5 milyon Euro idi. Medya bu tercihin transfere de yansıyacağını manşetlerine taşıdı o zaman. Kun Agüero, La Finca'da ev alarak Atletico Madrid taraftarının yüreğini titretti. Sonuçta bonservisinde 45 milyon veren alır maddesi vardı sezon sonu için. Real Madrid, Atletico Madrid ile olan centilmenlik anlaşmasına sadık kaldı. Cristiano Ronaldo, Kaka, Mourinho ve birçok İspanyol sporcunun oturduğu evde Kun Agüero bir yıl yaşayabildi ve Manchester'ın yolunu tuttu. Evine kiracı bulmak için de fazla uğraşmadı Agüero. O evde şimdi Arda Turan oturuyor....
Lugano'nun Ardından
Uruguay Milli Takımı'ndaki mesaisini şöyle anlatıyor Lugano: "Benim işim kalemize gelen topu uzaklaştırmak. Vuruyorum, gidiyor. Bu da benim milli takımdaki mesaimin sadece yüzde 10'u. Geriye kalanı soyunma odası... Takım içindeki ilişkiler, primler, federasyonla, teknik direktörle iletişim...." İşini iyi yaptığı ortada. Hem sahada hem de dışında. Uruguay bir yıl içinde en büyük iki organizasyonda önce yarı final oynadı, ardından Copa America'yı aldı. Yanında oynayan her adamı da yıldız yaptı Lugano. Godin'den sonra Coates parladı son turnuvada ve Liverpool'un yolunu tuttu.
Futbolculuğunu çok konuştuk. Ben her sohbetimde, adının geçtiği her yazımda öve öve bitiremedim. Bu adam oynadığı takım için sadece bir stoper değil. Parayla satın alamayacağın bir şeyi katıyor takıma. Ruh... Asla pes etmiyor. Evet eğer onun rakibi olan bir takımın taraftarıysan ondan nefret ediyorsun. Ama onun işi bu... O melek değil... Sahaya kazanmak için çıkan bir profesyonel ve o nefretlerin toplamından da besleniyor.... Hata yapmadı mı, yaptı ama bir maçın ardından bugün asılmadı oyuna, sahada yoktu dedirtmedi kendine...
Fenerbahçe ile biten her sözleşmesinin ardından Avrupa'da kulüp de aradı. Hatta son kontrat öncesinde uygun bir takım bulamadı da. İmzaladığı sözleşme bir kulüp açısından intihardı. 3 milyona serbest kalır maddesi (Bu piyasada 15 milyon ederdi.) Yıldız statüsündeki bir futbolcuyla nasıl böyle bir kontrat imzalanır ki? Copa America'da ter dökerken, İstanbul'dan iyi haberler almadı ama akıllı adam, işi menajerine pas etti. Menajeri ondan akıllı, kurt: Juan Figer. Juventus ile masaya oturdu. İtalyanların kulağına Fenerbahçe küme düşerse bedava alırsınız diye fısıldadı. Çizme medyası bu haberi bekledi.
Pazarlık uzayınca bir taraftan Chelsea'li Alex'e saldıran Juventus doğrusu pek de ısrarcı olmadı Lugano için... Bruno Alves'i getirip iki oyuncu önerdiler Zenit'e, o da olmadı. Transfer kapanırken de o bölgeye istedikleri transferi yapamadılar. Paris Saint Germain'de bu sezon para çuvalla. Kaptan Sakho sakatlanınca Figer'i çağırdılar ve Lugano'nun transferi bitti. Her oyuncunun yeri dolar, bazılarınınki zor dolar. Fenerbahçe böyle bir adam kaybetti... Paris'te ilk basın toplantısına çıkan Lugano "Dünyanın en güzel ülkesine geldim ailemle" dedi. Paris güzeldir, parayı kazandığın yer de en güzel şehirdir insana... Yolu açık olsun,...
2 Eylül 2011
El Secreto De Sus Ojos
"Bir erkek her şeyini değiştirebilir. yüzünü, evini, ailesini, kız arkadaşını, dinini, tanrısını, yine de değiştiremeyeceği bir şey var... Tutkularını değiştiremez."
'Un hombre puede cambiar lo que sea: su cara, su casa, su familia, su novia, su religion, su Dios. Pero hay algo que no puede cambiar. Un hombre no puede cambiar su pasion.'
Pablo Sandoval- El secreto de sus ojos
30 Ağustos 2011
Radyo Günleri
Barcelona Camp Nou'da mixed zone denilen medyanın röportaj yapabildiği bölgedeyiz yıllar evvel. İspanya'nın spor radyolarına hayran kalmıştım. Zaten bindiğin taksiden anlarsın, çoğu sabahtan akşama kadar futbol konuşulan radyoları dinler. Bellerinde vericiler, ellerinde mikrofonlar... Futbolcuların bakış açısı da önemli. Önemsiyorlar radyoları ve gelen soruları. Bütün teknik adamlar, yıldızlar radyoların stüdyolarına gider İspanya'da. Bizde biri iki dakika telefonla bağlansa büyük olaydır. Ne İtalya ne de Fransa'da bu kadar etkili değil radyocular. Maçları da basın tribününden anlatırlar, açıkta anlattıkları için de ayrı bir keyiflidir... Ve.... Bu sezon her şey değişti İspanya'da. Radyoların maçlara akreditasyonunu iptal ettiler. Artık basın toplantılarından da canlı yayın yapamıyorlar. İlk hafta büyük kaos vardı. Tribüne biletle girip oradan maçı telefonla anlatanlar, basın toplantısının radyo yayınına tvden alıp basanlar, maç sonunda futbolcuyla konuşamadığından, mikrofonu taraftara uzatanlar... Bir anda onca muhabir işsiz kalma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Destek veren teknik adamlar da çıktı, suya sabuna dokunmayanlar da. Guardiola şaşırttı mesela birçoklarına göre... "Radyolar önemli ama yayıncı kuruluş da bu transferleri yapabilmemiz için bize büyük paralar ödüyor" dedi. Naklen yayınlar sırasındaki kısıtlamanın mantıklı bir açıklaması var ama stada sokulmamaları bir yuhu hakediyor...