7 Mayıs Cumartesi
16:00 İstanbul BŞB-Antalyaspor / Lig TV
16:30 Werder Bremen-B. Dortmund / TRT 3
17:00 Everton-Manchester City / Spormax
19:30 Tottenham-Blackpool / PL TV
20:00 Gaziantepspor-Manisaspor / Digi
20:00 Bursaspor-Beşiktaş / Lig TV
21:45 Roma-Milan / TV8 & Spormax
22:00 Nancy-Lille / Kanal A
23:00 Sevilla-Real Madrid / NTV Spor
8 Mayıs Pazar
13:00 Mallorca-Villareal / NTV Spor
14:00 Mersin İY-Boluspor / TRT 1
14:00 Gaziantep BŞB-Samsunspor / TRT 6
14:00 Wolves-West Bromwich / PL TV
16:00 Gençlerbirliği-Konyaspor / Lig TV
16:00 Lecce-Napoli / TV8
16:05 Stoke City-Arsenal / Spormax
18:00 Valenciennes-Rennes / Kanal A
18:10 Manchester United-Chelsea / Spormax
20:00 Barcelona-Espanyol / NTV Spor
20:00 Sivasspor-Ankaragücü / Digi
20:00 Bucaspor-Trabzonspor / Spormax
20:00 Karabükspor-Fenerbahçe / Lig TV
22:00 Lyon-Marsilya / Kanal A
9 Mayıs Pazartesi
20:00 Galatasaray-Kasımpaşa / Lig TV
21:45 Juventus-Chievo / TV8
22:00 Fulham-Liverpool /Spormax
7 Mayıs 2011
Çizme'nin Derdi
Ne Şampiyonlar Ligi ne de Avrupa Ligi'nin son dördünü bir takım yollamadılar. Son 5 yıl kabus gibi geçti. 2007 Atina dışında. (Inter geçen yıl ya, unuttuk (!) hatırlattılar) İtalya Milli Takımı'nın başarısız olduğu dönemlerde her ülkenin yaptığı gibi olmaz bu kadar yabancı deyip kapattıkları kapıyı açmaya çalışıyorlar şimdi. Serie A bu sezon keyifli geçti, Pastore, Hernanes gibi yetenekleri de parlattı ama eskisi gibi yıldız yatağı değil elbette. Sezon sonunda yayın ihalesinden gelecek olan yıllık 800 milyonu bölüşecek olan kulüpler transfer piyasasınd esecekler ama önlerinde bir engel var. Avrupa Birliği dışı oyuncu transferi birle sınırla. Bu sınırlamayı aşmaya çalışıyorlar. Fotodaki isimlerden Ganso ve Lamela'nın Milano'ya gelme olasıklıkları yüksek. Tevez için Inter yazılıyor. Adebayor, Real Madrid duvara çarpınca gözden düştü. Satın alma opsiyonunu kullanmayacaklar. Hulk da Porto'nun transfer politikası gereği artık "Oldu", gidebilir...
4 Mayıs 2011
Barcelona: 1 Real Madrid: 1
Senede iki tane olunca dört gözle bekliyorduk ama fazlası zarar işte. Üç haftada 4 El Clasico sonunda bitse de önümüzdeki maçlara baksak dedirtti. Öyle ya da böyle. 0-2’in rövanşında tribünlerde 95 bin seyirci, 965 medya çalışanı, 33 farklı ülkeden gelen gazeteciler ve 224 ülkede naklen yayın. Dünya futbolunun doruk noktası bu. İyi ki iki maçın arası 6 gündü. Tüm bu polemikler 15 güne yayılsa harbiden çekilmezdi. Mourinho, Real Madrid geleneklerine ihanet etti. Savunma futbolundan nefret eden, büyük bir kulüp nasıl oynarsa; her zaman öyle oynayan bir takımı, 7 savunmacıyla kendi taraftarının önüne çıkartıp iki yedikten sonra söyledikleriyle şehrin medyasını da, kulübün ağır abilerine de karşısına aldı. UNİCEF-Barça-UEFA üçgeni komplo teorisinin son noktasıydı. Bu gece onu haklı çıkartacak pozisyon olmadı mı? Oldu. Cristiano Ronaldo’nun dengesini kaybedip düştüğü pozisyonda rakibe faul yaptığını söylemek ve Higuain’in golüne iptal etmek akıllı adam işi değildi. O pozisyon gol olsa, başka bir maç olur muydu? Olurdu ama yine Barça turu geçerdi.İlk maçta kuru saha, kesilmemiş çim tartışması da vardı. Yağmur isteyen Katalanların, Aziz Jordi’leri var. Bize gelmeyen bahar Barselona’ya da uğramadı daha. 10 gün önce de hafta böyle geçmişti. Cezalı Mourinho için 3 alternatif vardı. Bir; stada gelecek ve bir locada UEFA yetkilisi gözetiminde maçı izleyecekti. Malum, kulübeyi araması yasak. 2) Bu biraz medya gazlaması oldu galiba, biletlerden üç binini iade eden Real Madrid taraftarları arasında, 2000 Madrista arasında olacaktı. Üç, stada 5 dakika mesafedeki kamp yaptıkları Rey Juan Carlos Otel’deki odasında izleyecekti. Üçüncüyü tercih etti.
Sahaya sürdüğü bu kadroyu Santiago Bernabeu’da Ramos ve Pepe göbeğiyle kullansa sanki daha fazla şansı olurdu diye düşünüyor insan. Neyse Mourinho’dan iyi bilecek halimiz yok. Bu kadro kendi evinde daha kolay pozisyon bulur kıvamdaydı. Sezona Alman gibi başlayan biraz Türk gibi bitiren, son dönemde fizik olarak düşen Mesut kenarda, Valencia maçının iyisi Kaka sahada. Higuain de Benzema ya da Adebayor’un yerinde, en uçta...Barcelona klasik onbir, İniesta dönmüş. İlk 10 dakika sonrasında da sazı aldılar yine ellerine. İlk yarı, son yılların klasiği. Barça, Aziz Casillas’a karşı. Zaten Casillas tutmazsa, ya 6 oluyor ya da 5! Yine de günlerdir yüklenen tansiyon ve iki eksikli Madrid karşısında pek de 5 atalım havasıyla çıkmamışlardı. Tabii, hepsi finale sağlam gitmek isteyen adamlar... Real Madrid, önceki 3 maçın faul ortalamasının üzerine çıktı. Carvalho ilk yarı atılsa kim itiraz eder? Maçı uefa.com’dan izledim. Bir demet papatyam parası karşılığında. Bu ekrana para da ödesen insan o hiç haz etmediğim illegal yayınları izliyor gibi hissediyor. Doğrusu hiç giremedim maçın havasına...İkinci yarıda bir yerde çözüleceği belliydi Real Madrid savunmasının. İniesta her zamankinden attı, Pedro da en iyi bildiğini yaptı, sızdı ve plase. Camp Nou’da El Clasico da olsa kötü tribünler var. Maçın başındaki kareografi de kulüp imzalı zaten. Taraftarın emeği olmayan gösteri, en güzeli olsa ne yazar... Sağ kale arkasında 4-5 davullu genç bir grup dışında sürekli tezahürat yapan da yok zaten. Hakemle oynamasını ise elbette ki iyi biliyorlar. Barça’nın baygınlık geçirten 25-30 paslık serisinde oleyler yine erken başladı. Futbolda uğursuzluktur bu. Oley çektin mi golü yersin. Di Maria’nın kötü şutu direkte iyi açıda patladı, autu hakeden bir şuttu aslında, dönüşü ve Marcelo’nun golü... Hesapta asıldı Real Madrid ama neye fayda... Kaka ilk yarıda sahada yok, Mesut eh işte. Higuain’in golü verilmemiş, Adebayor pislik peşinde.
Barça’yı güzel kılan muhteşem futbol kadar sempatik adamları da... Xavi, İniesta, Messi; bu adamları kavga ederken, rakibe pislik yaparken göremezsin. Ama beklenildiği üzere Mascherano bu takımın oyununa katkı yapsa da kimyasını bozdu. Artık Barcelona’da da futbolseverin nefretini kazanan, rol kesen Mascherano, Pedro ve Busquets gibi adamlar var. Maçın en güzel anı elbette ki, sakatlıktan değil bir tümör ameliyatından sonra mucizevi bir şekilde sahalara dönen Abidal’ın oyuna girmesi.
Real Madrid için transfer dönemi yarın sabah açılıyor. Başta Nuri Şahin olmak üzere onlarca futbolcu yazılıp çizilecek. Mourinho kalır mı emin değilim. Bir mucize bekleyen basın da dahil olmak üzere Madrid’de kimse daha kılıçlarını çekmemişti. Asıl kavga bu geceden sonra başlar. Bu sezon Avrupa’nın en iyi futbol oynayan ve finali hakeden iki takımı Wembley’e çıkacak. İki yıl öncesinin sıcak rövanşı... Manchester United’ın iyi gününde olmaktan başka çaresi yok... Çünkü karşısında en kötü günümüz işte bu gece gibi olsun diyen bir Barcelona var.
Sahaya sürdüğü bu kadroyu Santiago Bernabeu’da Ramos ve Pepe göbeğiyle kullansa sanki daha fazla şansı olurdu diye düşünüyor insan. Neyse Mourinho’dan iyi bilecek halimiz yok. Bu kadro kendi evinde daha kolay pozisyon bulur kıvamdaydı. Sezona Alman gibi başlayan biraz Türk gibi bitiren, son dönemde fizik olarak düşen Mesut kenarda, Valencia maçının iyisi Kaka sahada. Higuain de Benzema ya da Adebayor’un yerinde, en uçta...Barcelona klasik onbir, İniesta dönmüş. İlk 10 dakika sonrasında da sazı aldılar yine ellerine. İlk yarı, son yılların klasiği. Barça, Aziz Casillas’a karşı. Zaten Casillas tutmazsa, ya 6 oluyor ya da 5! Yine de günlerdir yüklenen tansiyon ve iki eksikli Madrid karşısında pek de 5 atalım havasıyla çıkmamışlardı. Tabii, hepsi finale sağlam gitmek isteyen adamlar... Real Madrid, önceki 3 maçın faul ortalamasının üzerine çıktı. Carvalho ilk yarı atılsa kim itiraz eder? Maçı uefa.com’dan izledim. Bir demet papatyam parası karşılığında. Bu ekrana para da ödesen insan o hiç haz etmediğim illegal yayınları izliyor gibi hissediyor. Doğrusu hiç giremedim maçın havasına...İkinci yarıda bir yerde çözüleceği belliydi Real Madrid savunmasının. İniesta her zamankinden attı, Pedro da en iyi bildiğini yaptı, sızdı ve plase. Camp Nou’da El Clasico da olsa kötü tribünler var. Maçın başındaki kareografi de kulüp imzalı zaten. Taraftarın emeği olmayan gösteri, en güzeli olsa ne yazar... Sağ kale arkasında 4-5 davullu genç bir grup dışında sürekli tezahürat yapan da yok zaten. Hakemle oynamasını ise elbette ki iyi biliyorlar. Barça’nın baygınlık geçirten 25-30 paslık serisinde oleyler yine erken başladı. Futbolda uğursuzluktur bu. Oley çektin mi golü yersin. Di Maria’nın kötü şutu direkte iyi açıda patladı, autu hakeden bir şuttu aslında, dönüşü ve Marcelo’nun golü... Hesapta asıldı Real Madrid ama neye fayda... Kaka ilk yarıda sahada yok, Mesut eh işte. Higuain’in golü verilmemiş, Adebayor pislik peşinde.
Barça’yı güzel kılan muhteşem futbol kadar sempatik adamları da... Xavi, İniesta, Messi; bu adamları kavga ederken, rakibe pislik yaparken göremezsin. Ama beklenildiği üzere Mascherano bu takımın oyununa katkı yapsa da kimyasını bozdu. Artık Barcelona’da da futbolseverin nefretini kazanan, rol kesen Mascherano, Pedro ve Busquets gibi adamlar var. Maçın en güzel anı elbette ki, sakatlıktan değil bir tümör ameliyatından sonra mucizevi bir şekilde sahalara dönen Abidal’ın oyuna girmesi.
Real Madrid için transfer dönemi yarın sabah açılıyor. Başta Nuri Şahin olmak üzere onlarca futbolcu yazılıp çizilecek. Mourinho kalır mı emin değilim. Bir mucize bekleyen basın da dahil olmak üzere Madrid’de kimse daha kılıçlarını çekmemişti. Asıl kavga bu geceden sonra başlar. Bu sezon Avrupa’nın en iyi futbol oynayan ve finali hakeden iki takımı Wembley’e çıkacak. İki yıl öncesinin sıcak rövanşı... Manchester United’ın iyi gününde olmaktan başka çaresi yok... Çünkü karşısında en kötü günümüz işte bu gece gibi olsun diyen bir Barcelona var.