16 Ekim 2010
Ricardo Quaresma Röportajı
Bu röportajı Portekizli arkadaşıyla birlikte çeviren ve blogda yayınlamam için yollayan Mehmet Güren'e çok teşekkür ediyorum. Orijinal metine buradan ulaşabilirsiniz. Röportajın Porto başta olmak üzere Portekiz futbolu konulu iki bölümü daha var.
Ricardo Quaresma: "Beşiktaş'ı seçmek hayatım boyunca yaptığım en iyi seçimdi."
Quaresma, röportajında İstanbul'da kendini "evde" hissetiğini anlattı. Ricardo Quaresma kariyerinde yeni bir sayfa açtı. Inter'de geçen yılların ardından Portekizli bugün, binlerce kişi tarafından havaalanında ve stadyumda karşılanan bir yıldız. Quaresma Maisfutebol ve TVI İstanbul'daki yaşamını ve 2007 yılında başlayan "aşkı" Beşiktaş'ı anlattı.
* İstanbul'da bu şekilde karşılanmayı bekliyor muydun?
RQ: Dürüst olmak gerekirse bana "Seni İstanbul'da binlerce kişi karşılayacak" denildiğin şaka yapılıyor sandım. Ama uçaktan indiğimde çevremde onlarca insan gördüm. İnanamadım. O an hissettiklerim gerçekten anlatılmazdı. Söyleyebileceğim tek şey bana inanan, bu kadar değerli olduğumu düşünen insanların olması beni çok mutlu etmişti..
* Taraftarlardaki bu çılgınlık sen 2007 yılında Porto formasıyla İnönü stadına çıktığında başladı. Rakip takım taraftarları tarafından alkışlanmak nasıl bir duyguydu?
RQ: Deplasmandaki taraftarlar tarafından alkışlanmak çok değişikti. Ama bir futbolcu olarak çok mutlu edici bir duyguydu çünkü. Bu demek oluyor ki oynadığım futbol ve mücadelemle onları etkileyebilmişim. Aramızdaki bağ aslında orada başladı. Bugün Beşiktaş forması giyiyorsam, o günün büyük bir etkisi var."
* Beşiktaş forması giymek Portekiz dışında yaşadığın en iyi tecrüben mi?
RQ: Sanıyorum öyle. Yaşadığım bütün ülkeler, oynadığım tüm takımlar arasında şimdiye kadar kendimi en mutlu hissettiğim ve evde hissetiğim yer şüphesiz burası (Beşiktaş). Herşey, şimdiye kadar hep hayalini kurduğum şekilde.* Bu seferki fark nedir?
RQ: Öncelikle Inter'de kaybettiğim futbol oynama coşkumu tekrar kazandım. Keyif, güven, mutluluk... Hepsi. Artık Beşiktaş'ın daha iyi yerlere gelmesi için mücadele etmek istiyorum.
* Sezon başında İspanya'da (Atletico Madrid) oynayacağın konuşuluyordu. Ters giden neydi? Neden olmadı?
RQ: Hayır, ters giden hiçbir şey olmadı. Çünkü ben Türkiye'ye gitmeyi seçtim. Çünkü ben mutlu olacağım yerin orası olduğunu hissediyordum. Menajerim bana seçenekleri sundu. Karar vermemi istedi. Ve ben kendim için seçtim. Dürüst olmak gerekirse, verdiğim karar (Beşiktaş'a gelmek) hayatım boyunca verdiğim en doğru karardı.
* Portekiz'e geri dönecek misin? Şu an bunu düşünüyor musun?
RQ: Neden şu an? Şu an değil. Belki gelecekte, kim bilir?...
* Peki Portekiz'de hangi takım?
RQ: Şimdi konuşmaya gerek yok. Çünkü şu an kesinlikle bunu düşünmüyrum. Gelecekte konuşuruz.
* Görünen o ki, çabuk adapte olmuşsun. Nasıl bir ülke orası?
RQ: Türkiye'de çok mutluyum! Bana gerçekten çok güzel davranıyorlar ve bana her zaman güven aşılıyorlar. İnsanların bana olan sevgisini ve saygısını her zaman hissediyorum. Açıkçası, bu ülkeden çok keyif alıyorum ve gerçekten çok mutluyum.
* Türkçe hangi kelimeleri biliyorsun?
RQ: Türkçe zor bir dil. Ama "Merhaba" Merhaba demek. Ne zaman klübe girsem herkese söylüyorum bunu. Ayrıca "Afiyet olsun" yemeğin keyfini çıkar demek. Ben her zaman acıkıyorum, o yüzden bunu çok duyuyorum!
Quaresma, röportajında İstanbul'da kendini "evde" hissetiğini anlattı. Ricardo Quaresma kariyerinde yeni bir sayfa açtı. Inter'de geçen yılların ardından Portekizli bugün, binlerce kişi tarafından havaalanında ve stadyumda karşılanan bir yıldız. Quaresma Maisfutebol ve TVI İstanbul'daki yaşamını ve 2007 yılında başlayan "aşkı" Beşiktaş'ı anlattı.
* İstanbul'da bu şekilde karşılanmayı bekliyor muydun?
RQ: Dürüst olmak gerekirse bana "Seni İstanbul'da binlerce kişi karşılayacak" denildiğin şaka yapılıyor sandım. Ama uçaktan indiğimde çevremde onlarca insan gördüm. İnanamadım. O an hissettiklerim gerçekten anlatılmazdı. Söyleyebileceğim tek şey bana inanan, bu kadar değerli olduğumu düşünen insanların olması beni çok mutlu etmişti..
* Taraftarlardaki bu çılgınlık sen 2007 yılında Porto formasıyla İnönü stadına çıktığında başladı. Rakip takım taraftarları tarafından alkışlanmak nasıl bir duyguydu?
RQ: Deplasmandaki taraftarlar tarafından alkışlanmak çok değişikti. Ama bir futbolcu olarak çok mutlu edici bir duyguydu çünkü. Bu demek oluyor ki oynadığım futbol ve mücadelemle onları etkileyebilmişim. Aramızdaki bağ aslında orada başladı. Bugün Beşiktaş forması giyiyorsam, o günün büyük bir etkisi var."
* Beşiktaş forması giymek Portekiz dışında yaşadığın en iyi tecrüben mi?
RQ: Sanıyorum öyle. Yaşadığım bütün ülkeler, oynadığım tüm takımlar arasında şimdiye kadar kendimi en mutlu hissettiğim ve evde hissetiğim yer şüphesiz burası (Beşiktaş). Herşey, şimdiye kadar hep hayalini kurduğum şekilde.* Bu seferki fark nedir?
RQ: Öncelikle Inter'de kaybettiğim futbol oynama coşkumu tekrar kazandım. Keyif, güven, mutluluk... Hepsi. Artık Beşiktaş'ın daha iyi yerlere gelmesi için mücadele etmek istiyorum.
* Sezon başında İspanya'da (Atletico Madrid) oynayacağın konuşuluyordu. Ters giden neydi? Neden olmadı?
RQ: Hayır, ters giden hiçbir şey olmadı. Çünkü ben Türkiye'ye gitmeyi seçtim. Çünkü ben mutlu olacağım yerin orası olduğunu hissediyordum. Menajerim bana seçenekleri sundu. Karar vermemi istedi. Ve ben kendim için seçtim. Dürüst olmak gerekirse, verdiğim karar (Beşiktaş'a gelmek) hayatım boyunca verdiğim en doğru karardı.
* Portekiz'e geri dönecek misin? Şu an bunu düşünüyor musun?
RQ: Neden şu an? Şu an değil. Belki gelecekte, kim bilir?...
* Peki Portekiz'de hangi takım?
RQ: Şimdi konuşmaya gerek yok. Çünkü şu an kesinlikle bunu düşünmüyrum. Gelecekte konuşuruz.
* Görünen o ki, çabuk adapte olmuşsun. Nasıl bir ülke orası?
RQ: Türkiye'de çok mutluyum! Bana gerçekten çok güzel davranıyorlar ve bana her zaman güven aşılıyorlar. İnsanların bana olan sevgisini ve saygısını her zaman hissediyorum. Açıkçası, bu ülkeden çok keyif alıyorum ve gerçekten çok mutluyum.
* Türkçe hangi kelimeleri biliyorsun?
RQ: Türkçe zor bir dil. Ama "Merhaba" Merhaba demek. Ne zaman klübe girsem herkese söylüyorum bunu. Ayrıca "Afiyet olsun" yemeğin keyfini çıkar demek. Ben her zaman acıkıyorum, o yüzden bunu çok duyuyorum!
14 Ekim 2010
Hafta Sonu Futbol
15 Ekim Cuma
20.00 Bursaspor – Kardemir Karabük (LİG TV)
21.30 Köln – Borussia Dortmund (TRT 3)
16 Ekim Cumartesi
14.00 Kartalspor – Kayseri Erciyesspor (TRT 1)
15.30 Eskişehirspor – İstanbul Belediye (DIGI)
16.30 Bayern Münih – Hannover (TRT 3)
17.00 Arsenal – Birmingham (SPORMAX)
17.00 Manchester United – West Bromwich (Spormax)
20.00 Bursaspor – Kardemir Karabük (LİG TV)
21.30 Köln – Borussia Dortmund (TRT 3)
16 Ekim Cumartesi
14.00 Kartalspor – Kayseri Erciyesspor (TRT 1)
15.30 Eskişehirspor – İstanbul Belediye (DIGI)
16.30 Bayern Münih – Hannover (TRT 3)
17.00 Arsenal – Birmingham (SPORMAX)
17.00 Manchester United – West Bromwich (Spormax)
17.30 Gaziantepspor – Bucaspor (DIGI)
19.00 Beşiktaş – Manisaspor (LİG TV)
19.00 Atletico Madrid – Getafe (NTVSPOR)
19.30 Aston Villa – Chelsea (SPORMAX)
21.00 Barcelona – Valencia (NTVSPOR)
22.00 Toulouse – PSG (KANAL A)
23.00 Malaga – Real Madrid (NTVSPOR)
00.30 Flamengo – Internacional (SPORMAX)
17 Ekim Pazar
14.00 Boluspor – Denizlispor (TRT 1)
15.30 Everton – Liverpool (SPORMAX)
15.30 Gençlerbirliği – Antalyaspor (DIGI)
15.30 Kasımpaşa – Trabzonspor (LİG TV)
16.30 Kaiserslautern – Eintracht Frankfurt (TRT 3)
17.30 Kayserispor – Sivasspor (DIGI)
18.00 Blackpool – Manchester City (SPORMAX)
18.00 Lens – Rennes (KANAL A)
18.30 Hoffenheim – Mönchengladbach (TRT 3)
19.00 Galatasaray – Ankaragücü (LİG TV)
19.30 Çaykur Rize – Giresunspor (TRT 1)
22.00 Guarani – Corinthians (SPORMAX)
22.00 Lyon – Lille (KANAL A)
22.00 Sporting Gijon – Sevilla (NTVSPOR)
18 Ekim Pazartesi
20.00 Adanaspor – Diyarbakırspor (TRT 6)
20.00 Konyaspor – Fenerbahçe (LİG TV)
19.00 Beşiktaş – Manisaspor (LİG TV)
19.00 Atletico Madrid – Getafe (NTVSPOR)
19.30 Aston Villa – Chelsea (SPORMAX)
21.00 Barcelona – Valencia (NTVSPOR)
22.00 Toulouse – PSG (KANAL A)
23.00 Malaga – Real Madrid (NTVSPOR)
00.30 Flamengo – Internacional (SPORMAX)
17 Ekim Pazar
14.00 Boluspor – Denizlispor (TRT 1)
15.30 Everton – Liverpool (SPORMAX)
15.30 Gençlerbirliği – Antalyaspor (DIGI)
15.30 Kasımpaşa – Trabzonspor (LİG TV)
16.30 Kaiserslautern – Eintracht Frankfurt (TRT 3)
17.30 Kayserispor – Sivasspor (DIGI)
18.00 Blackpool – Manchester City (SPORMAX)
18.00 Lens – Rennes (KANAL A)
18.30 Hoffenheim – Mönchengladbach (TRT 3)
19.00 Galatasaray – Ankaragücü (LİG TV)
19.30 Çaykur Rize – Giresunspor (TRT 1)
22.00 Guarani – Corinthians (SPORMAX)
22.00 Lyon – Lille (KANAL A)
22.00 Sporting Gijon – Sevilla (NTVSPOR)
18 Ekim Pazartesi
20.00 Adanaspor – Diyarbakırspor (TRT 6)
20.00 Konyaspor – Fenerbahçe (LİG TV)
Credit: Footballove
Jesus Gil ve Kokkalis'in İnsafı
Eğer adınız Alex Ferguson (24 yıl) ya da Guy Roux (44 yıl) değilse ve mesleğiniz teknik direktörlük ise göreve geldiğiniz takımda işler yolunda gitmeyince, ilk kapının önüne konulan olacağınızı baştan bilirsiniz. Oyunun yazılmamış bir kuralıdır: 25 futbolcuyu gönderemeyen başkanlar, teknik adamların biletini keser. Bu sezon bizim ligde yedi haftada üç teknik direktör istifa etti ya da görevden alındı. Bülent Uygun, Buca'dan Eskişehir'e yatay geçiş yaparken; uzun zamandır dinlenen Samet Aybaba, Buca'ya; zor günlerin adamı Hikmet Karaman, Manisa'ya gitti. Sadece son 10 yılda üç büyüklerin değirmeninde öğütülen teknik adamları hatırlayıp yüzümüzü yine Batı'ya dönelim. Fenerbahçe'de Aziz Yıldırım dönemi Otto Bariç ile başladı. Löw, Rıdvan Dilmen, Zeman, Mustafa Denizli, Lorant, iki kez Daum, Zico ve Aragones'in yolu Kadıköy'den geçti. Yıldırım Demirören, Del Bosque, Rıza Çalımbay, Tigana, Ertuğrul Sağlam, Mustafa Denizli ile gün geldi yollarını ayırdı. Galatasaray'da Adnan Polat, Skibbe, Bülent Korkmaz, Feldkamp ile çalıştı. Bugünlerde Rijkaard Sırat Köprüsü'nden geçiyor. Avrupa'da teknik adam kıyımı dendiğinde iki başkanı saygıyla anmak lazım. Bugün biri hayatta değil, diğeri de kulübü elden çıkardı. Atletico Madrid'in efsane başkanı, Marbella Belediye Başkanlığı ve hapishane arasında geçen hayatının 17 yılında tam bir teknik direktör canavarıydı! Atletico Madrid'e 17 yılda 141 futbolcu transfer eden Jesus Gil, 39 teknik direktörün işine son verdi. İtalya'da Inter kulübü, Marcelo Lippi'yi daha ligin ikinci haftasında kovduğunda "Pes!" denmişti ama Gil daha iyisini yapmıştı bile! Daha resmi maç oynamadan, sezon başında çekilen takım posteri masasına geldiğinde Joaquin Pero'yu "Tipin kayık çıkmış," deyip kapının önüne koymuştu. Olympiakos'un efsane başkanı Socratis Kokkalis, Gil'in performansını yakalayamasa da istatistiğiyle göz doldurdu! Kokkalis, 17 yılda 20 kez hoca değiştirdi. Fenerbahçe'den yolu geçen Zico'nun da kurbanlar arasında olduğu listede, Aziz Yıldırım'ın Daum sevdası gibi Kokkalis de Takis Lemonis, Alefantos ve Bajevic'i iki kez göreve getirdi.
Gil ve Kokkalis, sabırsız başkanlardı ama hiç olmazsa maçların son düdüğünü bekliyorlardı! Üç kulüp var ki onlar futbol tarihine geçti. 1999'da Fortuna Köln'ün başında tanıdık bir isim vardı. Fenerbahçe'nin efsane isimlerinden kaleci Toni Schumacher. İkinci ligde Waldhof Mannheim ile oynadıkları maçın ilk yarısını 2-0 geride kapadı Schumacher'in takımı. Devre arasında soyunma odasına kulüp başkanı Jean Loering daldı ve Schumacher'e "Dışarı çık," dedi. Hayır, başkan takıma motivasyon konuşması yapmayacaktı. Sabrı taşmıştı. Schumacher'e "İkinci yarıya çıkma, stadı da hemen terk et," demişti. Peru'da sezon başı hazırlık kampını bitiren ve ligin ilk hafta maçı için kampa giren Coronel Bolognesi'de teknik direktör Raul Marcovich'in hedefi üç puandı. Sabah takımla birlikte kahvaltı ederken, telefonu çaldı, Başkan "Kahveni iç ve kampı terk et," dedi! Beterin beteri var mı? Var! Geçen hafta İngiltere'de yerel ligde (Sussex County Ligi) Chichester City'nin rakibi Redhill'di. 1873'te kurulan kulüp, maça iyi başlamış, ikinci yarıda da oyunu 2-1 önde götürüyordu. Gözü sahadaki oyunda olan teknik direktör Mark Poulton'un yedek kulübesinde otururken cep telefonu çaldı. Ekranda kulüp yönetici Gary Walker'ın ismi yazıyordu. Poulton telefonu açtı ve... Walker kısa kesti: "Mark, rahatsız ediyorum ama kovuldun!" (10 Ekim 2010/ SABAH Pazar )
Volkan Şen'i Affetmek
Bir futbolcuyu kadro dışı bırakacağın durumlar çok daha ağır geçmişler içermeli. Mesela, oyuncunun bir takım arkadaşıyla tekme tokat kavga etmesi, teknik direktöre hakaret etmesi, alkollü bir şekilde bir kazaya karışması, kulübün etik değerlerine zarar verecek davranışlar içinde bulunması vs...
Bursaspor, Volkan Şen'i kadro dışı bıraktı ve hafta sonu yaklaşırken de affetti. Bir futbolcunun izin günü birden fazlaysa ülke içinde seyahat yapmasına teknik adamlar ses çıkarmazlar. Atlar Bodrum'a gidersin. Hatta gider Milano butiklerini de dolanırsın. Buna kimse ses etmez. Her kulüpte yurt dışına giden futbolcu, teknik kadro ve yönetimi bilgilendirmeli. Lakin adres ABD ise orada durmak lazım. 2-3 günlük izinde o kadar yolu gidip dönen bir adamın aşkına, sevdasına, özel hayatına ya da her neyse nedeni saygım var ama bu profesyonellik çerçevesinde bir karar değil. Jet-lag'ın etkisiyle ya da uzun yolda adalelerin yaşadığı gerginlik nedeniyle Volkan Şen döndüğünde çıktığı ilk idmanda ağır bir şekilde sakatlanabilirdi.
Bursaspor, Volkan Şen'i kadro dışı bıraktı ve hafta sonu yaklaşırken de affetti. Bir futbolcunun izin günü birden fazlaysa ülke içinde seyahat yapmasına teknik adamlar ses çıkarmazlar. Atlar Bodrum'a gidersin. Hatta gider Milano butiklerini de dolanırsın. Buna kimse ses etmez. Her kulüpte yurt dışına giden futbolcu, teknik kadro ve yönetimi bilgilendirmeli. Lakin adres ABD ise orada durmak lazım. 2-3 günlük izinde o kadar yolu gidip dönen bir adamın aşkına, sevdasına, özel hayatına ya da her neyse nedeni saygım var ama bu profesyonellik çerçevesinde bir karar değil. Jet-lag'ın etkisiyle ya da uzun yolda adalelerin yaşadığı gerginlik nedeniyle Volkan Şen döndüğünde çıktığı ilk idmanda ağır bir şekilde sakatlanabilirdi.
Ertuğrul Sağlam'ın takım içindeki otoritesi gereği bir ceza kesmesi gerekiyordu ama sanırım tercih edilen yanlış olandı. Milli Takım'da olmayı hak eden, bu sezon yabancılardan istediği verimi alamayan, diğer kanadındaki adamı sallanan Bursaspor, onbirin vazgeçilmezi olduğu için Volkan Şen'i affetti. Volkan'ın o takımda olması gerekiyor. O zaman ABD dönüşü, maç başına kaç para alıyorsa takdir eder; 1-2 maç ücreti kadar cezayı kesersin. Bu türden disiplin uygulamalarında hem futbolcu, hem de kulübü kaybediyor. Şimdi kaybeden Bursaspor oldu. Takım içinde bir başka oyuncu her ne sebepten dolayı kadro dışı kalırsa kalsın 4-5 gün içinde affedilmeyi bekleyecek. Affedilmezse de çıkıp Volkan Şen'den farkım ne diyecek?
13 Ekim 2010
"Hayvanlar"
La Gazzetta dello Sport, birinci sayfasında hiç sakınmamış, en güzelini demiş: "Hayvanlar". Dün gece Cenova'da çoluk çocuk maça gelen İtalyanların üzerine meşale, ses bombası atan Sırplar insan değil! İtalyanların milli maç taraftarı, kulüp taraftarından farklı. Bizim gibi diyelim. Tribünde organize gruplar yer almıyor milli maçlarda. Bu şehir bu stadyum yoksa öyle çekirdek çitlenen bir yer değil. Hem Genoa'nın hem de Sampdoria'nın sağlam taraftar gruplar var. 2000 Sırp dün akşam Marassi'ni cehennem yerine çevirdiler. Geçen hafta sahasında Estonya'ya 3-1 mağlup olan Sirbistan'taki kaleci Vladimir Stoikovic günah keçisi ilan edilmiş. Dün de maçtan evvel Sırp holiganlar otelin önünde kaleciyi tehdit ediyorlar, takım otobüsüne saldırıyorlar. Kalecinin kimyası değişiyor tabii, çıkmıyor maça... 29 yaşındaki Ivan Bogdanov, Kızılyıldız'ın tribün (Delije) liderlerinden. Tribünle saha arasına gerilen fileleri kesen de o. Bu sayede Sırp tribününden sahaya ve gazetecilerin olduğu tribüne ne varsa yağıyor. Maçın iptal edilmesi normal. Sırplar sağlam ceza da alacak. Euro 2012'de de olmayacaklar. Ivan Bogdanov da maçtan sonra Sırp taraftarların olduğu bir otobüste -nasıl oluyorsa- motor bölümüne saklanmış. Dövmelerinden dolayı onu yakalamak zor olmamış tabii... Ayrıldıkları Karadağ, dün akşam şıkır şıkır top oynadı, İngilizlere'e kök söktürdü. Sırbistan ise nereye koşuyor, belli değil!
12 Ekim 2010
10 Ekim 2010
Lazio'da Mangal Partisi
Hafta sonu maç olmayınca kulüpler de saldı tabii biraz. Lazio tesislerinde mangal partisi. Arjantinli Ledesma etin iyisinden anlar da pişirme biçimi ilginç. Benden geçer not almazlar ama. Eti, biber, zeytinyağı, yoğurt, kekik, az salça, karabiber, soğan suyuyla terbiyeleyip öyle atacaksın mangala. Bunlar az ötede kesmişler gibi duruyorlar...
Ulrike Muschaweck ve Arda
Dün İstanbul’da bir tıp kongresi sona erdi. Avrupa Fıtık Derneği’nin 32. kongresi. WOW Hotel’e en yakın spor kulübü Galatasaray. İyi olacak hastanın doktor ayağına gelirmiş ya. Hikaye bu işte. Dün sabah 9 ile 10:30 arasında kürsüye çıkan (altta) ve sporcularda osteitis pubis rahatsızlığını gidermek için operasyonlarında kullandığı tekniği anlatan Ulrike Muschaweck de kongreye katılan ünlü cerrahlardan biri. 2007'de Owen'ın ameliyatı (Alan Shearer ve Jonathan Woodgate, Martins ve NFL'den Tom Brady de var listede) sonrasında Münih Mucizesi manşeti atılmış kendisi hakkında. Arda Turan’ın sakatlık haberi sonrasında operasyon kararı Almanya’da da verilebilirdi. Sonuçta ameliyatın Münih’te olacağı açıklandı. Peki Arda, neden İstanbul’a geldi. Çünkü onu ameliyat edecek doktor ondan önce İstanbul’a gelmişti bile.
Ulrike Muschaweck, dünyanın en tanınmış fıtık uzmanlarından. Osteitis pubis operasyonlarında ise bir marka. Münih’teki Hernienzentrum’un başında. 1990 yılından beri 12 bin ameliyat yapmış! Son yıllarda geliştirdiği ve özellikle sporcuların bir an önce sahalara dönebilmesi için uyguladığı adını “Munih repair” verdiği bir cerrahi tekniği de geliştiren kişi.Hayat bazen tesadüflerle dolu. Arda Turan’ın muzdarip olduğu sakatlık için Avrupa’da tüm futbolcuların kliniğini ziyaret ettiği kadın, Arda İstanbul’a döndüğünde kongre için 3 gündür burada.
Bu sakatlık sonrası sahalara geri dönüş süresi geçmiş yıllarda 3-4 ay olarak biliniyordu. Son olarak yine bir Galatasaraylı, Çağlar’ı ameliyat eden Ulrike Muschaweck hastalarını 24 saat sonra taburcu ediyor. Çağlar, 40 gün sonra kondisyon idmanlarına başlamıştı. Arda da yarın ameliyat olacak. Her şey yolunda giderse Arda, -son dönemdeki geri dönüş sürelerine bakarsak-Aralık ayında forma giyer.*
* "With the sparing “Minimal-Repair-Technique”, the athlete can walk and lift weights right after surgery and start training after 2 days. Full recovery occurs between 10 and 14 days! (A major difference to 5-7 weeks like with the other techniques, especially for a professional football player!)"
Ulrike Muschaweck, dünyanın en tanınmış fıtık uzmanlarından. Osteitis pubis operasyonlarında ise bir marka. Münih’teki Hernienzentrum’un başında. 1990 yılından beri 12 bin ameliyat yapmış! Son yıllarda geliştirdiği ve özellikle sporcuların bir an önce sahalara dönebilmesi için uyguladığı adını “Munih repair” verdiği bir cerrahi tekniği de geliştiren kişi.Hayat bazen tesadüflerle dolu. Arda Turan’ın muzdarip olduğu sakatlık için Avrupa’da tüm futbolcuların kliniğini ziyaret ettiği kadın, Arda İstanbul’a döndüğünde kongre için 3 gündür burada.
Bu sakatlık sonrası sahalara geri dönüş süresi geçmiş yıllarda 3-4 ay olarak biliniyordu. Son olarak yine bir Galatasaraylı, Çağlar’ı ameliyat eden Ulrike Muschaweck hastalarını 24 saat sonra taburcu ediyor. Çağlar, 40 gün sonra kondisyon idmanlarına başlamıştı. Arda da yarın ameliyat olacak. Her şey yolunda giderse Arda, -son dönemdeki geri dönüş sürelerine bakarsak-Aralık ayında forma giyer.*
* "With the sparing “Minimal-Repair-Technique”, the athlete can walk and lift weights right after surgery and start training after 2 days. Full recovery occurs between 10 and 14 days! (A major difference to 5-7 weeks like with the other techniques, especially for a professional football player!)"